PVP SERVERLER FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
PVP SERVERLER FORUM

You are not connected. Please login or register

(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları

Go down  Message [Page 1 of 1]

1(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Empty (...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Mon Jun 08, 2009 5:11 am

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod

(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100d13. ve 14. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100g

Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dilleri Eski Türkçe içinde yer alır. Bunların örneklerini [You must be registered and logged in to see this link.]nda ve Geçiş Dönemi diye adlandırdığımız 11. ve 12. Yüzyıl Türk edebiyatında görmüştük. Türk yazı dili 13. yüzyılda biri Batı Türkçesi, diğeri Kuzey-Doğu Türkçesi olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Türkçesi içinde zamanla Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi gibi yazı dilleri meydana geldi.Batı Türkçesinin temelini Eski Anadolu Türkçesioluşturur. 13. ve 14. yüzyıllar bu yazı dilinin oluşup gelişme dönemidir. Bu dönemde, bu yazı dili ile ortaya konan ve anonim birer özellik gösteren Battalnâmeler, Dânışmendnâmeler, Saltuknâmeler ve[You must be registered and logged in to see this link.]önem arz eder.

13. ve 14. yüzyılların önemli bir özelliği de bu dönemde Tasavvuf inanışının hızla yayılarak şiirimizin başlıca konu ve teması haline gelmesidir.

HOCA DEHHANİ :

13. yüzyılda yaşamıştır. Horasan Türklerindendir.

İran edebiyatı etkisiyle din dışı [You must be registered and logged in to see this link.] yazdı.

[You must be registered and logged in to see this link.]nın ilk şairi olarak kabul edilir.

Şiirlerinin en önemli teması aşktır. Farsça bir Selçuklu Şehnamesi yazdığı da söylenir; ancak bu eser bugün elimizde değildir.

AHMED FAKÎH :

Çarhnâme : 100 beyitlik bir [You must be registered and logged in to see this link.]dir. Eser [You must be registered and logged in to see this link.] konusunda öğretici bilgiler içerir. Dünyanın faniliğinden bahseden, günahtan kaçınmayı öğütleyen Çarhnâme, halk için yazılmış dini-ahlâki bir eserdir.

HACI BEKTAŞ-I VELİ (1209-1270) :

13.yy’da yaşamıştır,Türkistan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur.A.Yesevi’nin isteğiyle Anadolu’ya gelmiştir. Bilinen en önemli eseri ‘’Makâlât’’tır. Bektaşilik tarikatının kurucusudur.

Makâlât : [You must be registered and logged in to see this link.]ler sözler anlamına gelir. Hz Adem’in yaratılışı, Şeytan ve Şeytani işler, Allah’ın birliği gibi konuları ele almıştır. Arapça yazılan bu eserin aslı elde bulunmadığı gibi Hacı Bektaş’ın kaleminden çıktığı da tarihi açıdan henüz kesin değildir.

Vilâyetnâme : Eserde Hacı Bektaş-ı Veli’nin yaşamı ile ilgili menkıbeler anlatılmaktadır.

MEVLÂNA CELALEDDİN-İ RÛMÎ

Eserlerini Farsça yazdığı için Türk Edebiyat’ının herhangi bir bölümüne dahil edemediğimiz, [You must be registered and logged in to see this link.](Celalettin-i Rumi) Anadolu’da yetişen mutasavvıf şair ve düşünürlerin en büyük iki isimlerinden biridir. (Diğeri [You must be registered and logged in to see this link.]) Mevlevi tarikatının rehberidir. (Kurucusu değildir; çünkü tarikat, oğlu Sultan Veled tarafından kurulmuştur.)Mevlana’nın beş eseri vardır: 1)Mesnevi : Dini tasavvufi ve ahlâki yanı ağır basan didaktik bir eserdir. (6 cilt, 25618 beyit) Mesnevi’de işlenen konuların çoğu öğüt vermek amacı güder. Konuların işlenişinde hikâye ve [You must be registered and logged in to see this link.]larla konuyu açıklama, örnekleme, verilmek istenen düşünceyi pekiştirme yolu izlenir ve her hikâye bir öğütle bitirilir. Farsça yazılmıştır. 2)Divan-ı Kebir : Eserde tasavvufi aşk işlenir. 3)Fîhî Ma Fîh : Mevlâna’nın sohbetleri sırasında, başta tasavvuf olmak üzere din, ahlâk, felsefe ile ilgili görüşlerini anlattığı; dünya, insan ve şiir anlayışını söz konusu ettiği konuşmalarından meydana gelir.

4)Mecâlis-i Seb’a : Mevlâna’nın yedi vaazının bir araya getirilmesiyle meydana getirilmiştir. 5) Mektûbat : Dönemin Selçuklu devleti ileri gelenlerine, dönemin devlet adamlarına, dostlarına yazdığı 145 mektubun bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.

SULTAN VELED (1226-1312)

Mevlana’nın oğludur. Dini-tasavvufi konulara ağırlık vermekle birlikte biçim olarak Divan tarzı şiirleri Anadolu’da ilk yazan odur. Yalnız, şiirlerinin çoğu Farsçadır. Türkçe birkaç gazeli ve mesnevi biçimli birkaç parçası vardır. Farsça eserlerinden bazılarının sonuna Türkçe bölümler eklenmiştir. Selçuk Şehnamesi adlı bir eseri olduğu bilinir, ancak bu eser ele geçmemiştir. Eserleri :

İbtidanâme : Mevlâna’nın ve onunla ilişkileri olan kişilerin yaşamlarına ait bilgiler içerir.

Rebâbnâme : Mesnevidir.

İntihânâme : Mesnevidir.

Maarif : Mevlâna’nın sözlerinin açıklanması yanı sıra kendi özelliklerini ve dönemine ait olayları anlatır.

ŞEYYAD HAMZA

Yûsuf u Züleyhâ : Mesnevidir. 1529 beyittir. Eser, Kur’an-ı Keîm’deki Yûsuf kıssasına dayanmaktadır.



YÛNUS EMRE (1240?-1320?)

[You must be registered and logged in to see this link.]’nın en büyük isimidir. Dünya çapında ün yapmıştır. Nerede ne zaman yaşadığına dair kesin bir bilgi yoktur. Eskişehir-Sivrihisar, Karaman dolaylarında yaşadığı kabul edilir. Eskişehir-Sarıköy’de Yunus’a ait olduğu kesine yakın bilinen bir mezar vardır. “Halka halk diliyle seslenerek, halkın şairi olmayı bilmiştir. “İlahileri yüzyıllardır. Hem halkın belleğinde hem de ele çoğaltılan divanlarında yaşamış, günümüzde düzenli basımları yapılmıştır. Tasavvuf terimlerinin dışındaki kullanımları sade halkdiliyledir. Genellikle hece ölçüsünü, bazen de aruzu kullanmıştır. Beyit birimiyle yazılmış şiirleri, dize ortalarına yerleştirilen iç kafiyeler dolayısıyla dörtlükler haline getirilmeye de uygundur. Duygulu ve coşkun bir dille ilahi aşkı ve tasavvuf inançlarını işlemiştir. İslam inançlarından kaynaklanan bir hümanizm (insanseverlik) düşüncesine sahiptir. Şiirleri “Yunus Emre Divan” adıyla bir araya getirilip yayımlanmıştır.

Risaletü’n-Nushiyye (Öğütler Kitabı) adlı öğretici eseri, mesnevi biçiminde, [You must be registered and logged in to see this link.]la yazılmıştır.

HALİLOĞLU YAHYA BURGAZİ (13. Yüzyıl)

Fütüvvetnâme : Mevlâna’nın mesnevisinden yararlanılmıştır.

GÜLŞEHRİ (14. Yüzyıl )

Mantıku’t- Tayr : Gülşennâme olarak da bilinen eser İranlı şair F. Attar’ın aynı adlı eserinin çevirisidir. “Kuş Dili” demektir. Tasavvufi ve alegorik bir serdir. Feleknâme :

ÂŞIK PAŞA (1272-1333)

Horasan’dan gelme, beyliği bırakıp tasavvufa, bilime ve sanata yönelmiş bir ailenin mensu-budur. Kırşehir’de yaşamıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiği gibi bazı dillere de vakıf ol-duğu anlaşılan Aşık Paşa, bilinçli olarak Türkçeyi savunmuş ve eserlerini sade sayılabilecek bir dille yazmıştır. Hece ölçüsü ve dörtlük biri-miyle yazdıkları gibi, aruzla ve beyitler halinde yazdıkları da sade ve içten bir Türkçeyle kale-me alınmıştır. Şiirlerinde tasavvuf düşüncesini işlemiş; ahlaki, toplumsal nitelikli öğretici eserler vermiştir. En önemli eseri Garipname’dir. Garipnâme : 10613 beyitlik mesnevisidir. Bundan başka dört mesnevi daha yazmıştır. (Şiirlerinin çoğunu aruzla yazdığı için Aşık Paşa, Divan şairi de sayılabilir.)

AHMEDİ (14. Yüzyıl)

İran şiirinin biçim, söyleyiş ve içerik özelliklerini Türkçe şiirlerinde uygulamaya çalışmıştır. “Divan” sahibi ilk Anadolulu şairdir. Divanından başka İskendername (Büyük İskender’in maceralarıyla ilgili) veCemşid ü Hürşid adlı mesnevileri vardır. Daha çok dindışı konuları işlemiştir.

KADI BURHANEDDİN (14. Yüzyıl)

Sivas’ta beylik kurmuş ve bir savaşta esir düşerek can vermiş bir kahraman olmasına rağmen asıl ününü şiir ve edebiyat alanında yapmıştır. Tuyuğları ve gazelleri ile tanınmıştır. Büyük bir divanı vardır.

NESÎMİ : (14. Yüzyıl )

Azeri ağzıyla gazeller, tuyuğlar yazmıştır. Aslında tasavvuf şairi de sayılabilir. Ancak içerik olarak tekke şiiri özellikleri taşıyan eserleri biçim ve söyleyiş yönünden [You must be registered and logged in to see this link.] özelliklerine sahiptir. Divan[You must be registered and logged in to see this link.]inin, halka en iyi hitap eden sade örnekleri verilmiştir. Heyecanlı ve duygulu bir söyleyişi vardır. Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüştür.

KUL MESUT : ( 14. Yüzyıl )

Kelile ve Dimne Tercümesi : Sade nesrin bir örneğidir. Asıl sahibi Beydeba’dır.

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod

(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100d15. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ VE SANATÇILAR(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100g
15. yüzyıl, Tük edebiyatının çeşitli alanlarda çok önemli gelişmeler gösterdiği bir dönemdir. Divan edebiyatı, bu dönemde Şeyhi, Ahmet Paşa, Necati gibi büyük şairlerle Anadolu’da kuruluşu-nu tamamlamıştır. Orta Asya’da gelişen Klâsik Çağatay edebiyatı ise eşsiz şair Ali Şir Nevâî ile en yüksek aşamasına varmıştır. Bir başka gelişme ise, bu yüzyılın ortalarında [You must be registered and logged in to see this link.]nin yazıya geçirilmesidir. 13. ve 14. yüzyıllarda başlayan İran edebiyatının ünlü şairlerinin ( Nizâmi, Selman, Sadi, Hafız, F. Attar, Senâi… ) Türk şairleri üzerindeki etkisi bu yüzyılda da devam etmiştir.
ŞEYHİ (1375-1431):


15.yılın ünlü şairlerindendir. Kütahya’da yetişmiştir. İran’da tahsil gördüğü bilinir. İran şiirin-den pek fazla etkilenmiştir. Bir divanı vardır.

“Harname” adlı 126 beyitlik satirik-mizahi mesnevisi meşhurdur. Büyükçe bir fabldır. Şair, bir taraftan bütün yaratılmışlar özellikle insanlar arsındaki eşitsizlikleri ve haksızlık gibi görünen sosyal farklılıkları tenkit eder. Öbür taraftan da yeteneğinin sınırlarını unutarak aşırı isteklerle ortaya atılıp nizamı bozan, haklı isteklerini başkalarına haksızlık haline getiren tiplerin durumunu hicveder.

Hüsrev ü Şîrin : İran şairi Nizami’nin Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisini Türkçeye çevirmiştir. Bu çeviri Türkçedeki en iyi Hüsrev ü Şirin hikayesi olarak bilinir.

AHMET PAŞA (15. yüzyıl):

[You must be registered and logged in to see this link.]nin kuruluş döneminin en büyük şairi sayılır. 16. yüzyıl şairlerini etkilemiştir. Ünü İran’a, Türkistan’a kadar yayılmıştır. Önemli eseri “Divan”ıdır.

NECAİ BEY (15. yüzyıl):

Kuruluş döneminin Ahmet Paşa kadar ünlü şairidir. Divan şiirine milli zevkleri ve yerli söyleyişleri katmıştır. Önemli eseri “Divan”ıdır.

ALİ ŞİR NEVÂÎ (15. yüzyıl):

Anadolu dışında, Çağatay sahasında eser vermiş din dışı Divan şairidir. Platonik ve romantik bir aşk anlayışı vardır. Lirik ve canlı bir anlatıma sahiptir. Şiirlerinde dini-tasavvufi temaları da olgun bir samimiyetle kullanır.

Muhakemetü’l-Lügateyn’in yazarı [You must be registered and logged in to see this link.], aynı zamanda Türkçenin en büyük şairlerinden kabul edilir. Orta Asya’da (Herat’ta) yetişmiş olmasına rağmen Osmanlı topraklarında ve bütün Türk yurtlarında da tanınmış ve sevilmiştir. Çağatay Türkçesiyle yazdığı şiirlerini dört divanda toplamıştır.
Hamse (beş mesnevi) Hayretü’l- Ebrâr, Leylâ vü Mecnûn, Sedd-i İskenderî, Ferhad ü Şîrin, Seb’â-yı Seyyâre.


Mecalisü’n-Nefais Türk Edebiyatı’nda ilk şuara tezkiresi olarak önemlidir.

Mizanü’l-Evza [You must be registered and logged in to see this link.] ile ilgili inceleme eseri olan bu eser, yüzyıllarca medreselerde okunmuştur.

Muhakemetü’l-Lügateyn Türkçenin Farsçadan üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmış bir eserdir

SÜLEYMAN ÇELEBİ (?-1422)

Aslında bir din adamıdır. 1409’da Bursa’da yazdığı Vesiletü’n-Necat adlı mesnevisi ile tanınmıştır.

Vesiletü’n-Necat : Halk arasında “Mevlid” olarak tanınan bu eser, Hz. Muhammed’in hayatını destanımsı biçimde anlatarak Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu kanıtlamak amacıyla yazılmıştır. Süleyman Çelebi’nin bilinen başka eseri yoktur.

HACI BAYRAM VELİ (1352-1430)

Ankara’da tarikat kurmuş bir bilgin ve şairdir. İlahi ve şathiye tarzı birkaç şiiri günümüze kadar ulaşmıştır. Sade ve coşkun bir dili vardır. Hece ölçüsü yanında [You must be registered and logged in to see this link.]u da kullanmıştır.
EŞREFOĞLU (1353-1469)


Bursa, Ankara, Suriye gibi yerleri dolaştıktan sonra İznik’te bir tekke ve tarikat kurmuş, Hacı Bayram Veli’nin etkisinde bir tasavvufçudur. Bir divan oluşturan şiirlerinden bir bölümü aruzla bir bölümü ise sade halk diliyle ve dörtlükler halinde yazılmıştır. Müzekki’n-Nüfus adlı düzyazılı, tasavvufla ilgili bir eseri vardır.
KAYGUSUZ ABDAL (15. Yüzyıl )


Asıl adı Alaaddin Gaybi’dir. “ Sarayi” adını da kullanmıştır. Efsaneye göre Alanya Beyi’nin oğlu iken tasavvufu tercih etmiştir. [You must be registered and logged in to see this link.]inde [You must be registered and logged in to see this link.] etkisi sezilir. Hece ölçüsüyle ve sade bir dille ilahiler, nefesler ve şathiyeler ilginçtir. Aruzla da yazdığı şiirleri vardır. Manzum ve mensur eserleri vardır.
Manzum olanlar:
Gülistan
Minbernâme
Gevhernâme
Mensur Olanlar:
Budalanâme,
Kitâb-ı Miglate,
Vücûdnâme
PADİŞAH ŞAİRLER
FATİH SULTAN MEHMED ( AVNÎ )
II. BAYEZID ( ADLÎ )
II.MURAD ( MURADÎ )
CEM SULTAN ( KENDİ ADIYLA )
SİNAN PAŞA ( 15. Yüzyıl )


Edebiyatımızda süslü nesrin ilk temsilcisidir. Dini, ahlaki ve felsefi konuları ele almıştır. Tazarrunâme :Süslü nesrin ilk örneği olarak bilinir. Ayrıca Maarifnâme ve Tezkiretü’l-Evliya adlı eserleri de vardır.
AŞIKPAŞAZADE ( 15. Yüzyıl )


Şair Ahmed Paşa’nın torunudur. Tarih türünde eser vermiştir. Sade bir dili vardır. Tevârih-i Âl-i Osmânî ( Osmanlı Tarihi ): Sade nesrin bir örneğidir. Âşıkpaşazade Tarihi adıyla da bilinir.

MERCİMEK AHMED ( 15. Yüzyıl )
Kâbusnâme Tercümesi : Sade nesrin bir örneğidir. Farsçadan çevrilmiştir.
DEDE KORKUT HİKÂYELERİ


[You must be registered and logged in to see this link.] geleneğinden halk hikâyeciliğine geçiş eseri olan [You must be registered and logged in to see this link.], bir önsöz ve on iki hikâyeden meydana gelir. On iki hikâyelik tam nüsha Dresten Kütüphanesi’nde, altı hikâyelik eksik bir nüsha ise Vatikan Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eserler üzerinde ilk defa ayrıntılı olarak Kilisli Muallim Rıfat, sonra da Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin çalışmıştır.[You must be registered and logged in to see this link.]de Oğuzların komşularıyla ilişkileri, aile ve toplum yapısı ve iç çekişmeler işlenmiştir. Bazı kahramanları olağanüstü özelliklere sahiptir. Bu yönüyle destanlara benzer. Hikâyeler nazım ve nesir karışımı yazılmıştır. Hikâyelerin dili sade ve akıcıdır. 15. yy Türkçesinin bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Karşılıklı konuşmalar nazımla, betimleme ve öyküleme nesirle verilmektedir. Nesir kısmında seci, nazımda ise aliterasyonlar çokça yer alır. Bazı kelimelerin söyleyişleri bugüne göre farklılık göstermektedir. Hikâyeler, Türk’ün öz benliğini yansıtmaktadır. İdealizm vardır. Bu idealler ferdi değil, millidir. Hikayelerdeki en önemli özelliklerden biri kahramanlıktır. İslâmiyet’in etkisi vardır; ancak bağnaz bir inanış yoktur. Hikayelerde toplumda kadının önemli bir yerinin olduğunu görüyoruz. On iki hikâyede üslup ve yapılan benzetmelerin aynı olması bize bu hikâyelerin aynı ağızdan çıktığını göstermektedir. Eserde geçen ‘’Dede Korkut’’meçhul bir halk ozanıdır.



Last edited by ^^obicham_te^^ on Mon Jun 08, 2009 5:16 am; edited 1 time in total

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod




(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100d16. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ VE SANATÇILAR(...-...) Yüzyıl Türk Edebiyatları Colombe100g

16.yüzyıl Divan edebiyatının, özellikle şiir alanında en parlak çağıdır. Her alanda pek çok değerlerin yetiştiği bu dönem Divan edebiyatının “altın çağı” dır. 16. yüzyıl ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve sosyal bakımdan en parlak çağını yaşadığı dönemdir.

13. ve 14. yüzyıllar boyu kuruluş aşamasında olan Türk [You must be registered and logged in to see this link.] 15. yüzyılda bu kuruluşu tamamlamıştır. 16. yüzyıla gelindiğinde Arap ve Fars nazireciliği/ taklitçiliği [You must be registered and logged in to see this link.], [You must be registered and logged in to see this link.] gibi şairlerin öncülüğünde sona ermiş; Türk [You must be registered and logged in to see this link.] kendi içinde özgünlüğüne kavuşmuş-tur. Türk edebiyatı, Anadolu dışında da gelişimini sürdürmüş, bu yüzyılda Azeri Türkçesine Fuzuli, Çağatay Türkçesinde de Babür Şah önem kazanmıştır. Önceki yıllarda Türkçeye girmekte olan Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı bu dönemde iyice artmış; böylece, Türkçe-Arapça-Farsça karışımı üçüzlü bir yapı gösteren Osmanlı Türkçesi oluşmuştur. Osmanlı Türkçesi’nin her türlü duygu ve hayal inceliğini anlatmaya elverişli bir şiir dili olarak görülmesi, şairlerin gittikçe Türkçeden uzaklaşmalarına yol açmıştır. Bu durumdan kaygılanan bazı şairler, salt Türkçe şiirler yazmaya yönelmişlerdir. 15. Yüzyılda Aydınlı Visâlî’nin başlattığı çabalar, bu yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi ile Türkî-i Basît (Sade Türkçecilik ) akımına dönüşmüştür. Ancak, bu şairlerin güçsüz sanat-çılar olması nedeniyleSade Türkçecilik büyük şairlerce kabul görmemiştir.16. yüzyıl, edebi-yatımızda “şehrengiz” yazıcılığının gelişme dönemidir. Türk edebiyatını ilk şehrengizi, 15. yüzyıl şairi Mesîhî’nin “Edirne Şeh-rengizi” dir. Divan edebiyatının ilk şehrengiz-leri olan Zatî’nin Edirne Şehrengizi ileLâmiî’nin Bursa Şehrengizi bu dönemin ürünüdür.

Türk Divan edebiyatında tezkireciliğin temelleri de bu yüzyılda atılmıştır. İlk tezkire, Edirneli Sehî Bey’in Heşt Behişt ( Sekiz Cennet ) adlı tezkiresidir ki Osmanlı Türkçesi şairlerini içine alır. Diğer tezkire yazarları ve eserleri şunlardır : LÂTİFÎ Lâtifî Tezkiresi
ÂŞIK ÇELEBİ Meşâirü’ş-Şuârâ ( Şairlerin Duyuları )
KINALIZÂDE HASAN ÇELEBİ Tezkiretü’ş-Şuârâ
AHDÎ Gülşen-i Şuârâ


Sözlü gelenek, Anadolu’da şehirleşmenin de etkisiyle âşıklık geleneğini oluşturmuş; bu âşıklık geleneği Divan edebiyatından ayrı bir kolda gelişimini sürdürmüştür.

FUZULİ (?-1556)
Sadece 16.yüzyılın değil, bütün Divan Edebiyatı’nın en büyük şairi kabul edilir. Platonik [You must be registered and logged in to see this link.]ı işlediği lirik şiirleri ve diğer eserleri bütün Türk ve İslam diyarlarında bilindiği gibi dünya çapında da üne sahiptir. Bağdat dolaylarında yaşamış, Azeri Türkçesiyle yazmıştır. Arapça ve Farsça eserleri de vardır. Din ve[You must be registered and logged in to see this link.]leri kadar ; [You must be registered and logged in to see this link.], [You must be registered and logged in to see this link.], [You must be registered and logged in to see this link.] gibi bilimlerde de ilerdedir.



Fuzûlî’de aşk :

Fuzûlî’nin ilhamının başlıca kaynağı “aşk”tır. Aşk teması Divan [You must be registered and logged in to see this link.]inde çok kere ele alınmıştır; fakat hiçbiri Fuzûlî’ninki kadar derin, samimi ve yüksek bir heyecanla işleyememiştir. Fuzuli’ye göre insan hayatı ıstıraplarla doludur. Dünya, bütünüyle ıstırap ocağıdır. Bu ıstıraplar içinde aşk ıstırabı, insanı olgunlaştıran, yücelten kutsal bir ıstıraptır. İnsan, derece derece yükselerek Allah’a kadar ulaşan, maddi haz ve karşılıklardan uzak bir aşka bağlanmalı ve bu aşkın ıstırabını çekmelidir. Ancak böylece olgunlaşır ve gerçek insan, olgun insan haline gelir. Fransız filozof Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım.” sözünü Fuzûlî’ye göre şöyle uyarlayabiliriz : “Aşığım, ıstırap çekiyorum; o halde varım.” Buna göre Fuzûlî, “var olma” yı âşık olmaya ve ıstırap çekmeye bağlamaktadır.

Tasavvufçudur denemez; ama Allah aşkı, Hz. Muhammed’e ve ehl-i beytine sevgisi eserlerinde büyük yer tutar. Sofiler gibi aşk acısından hoşnuttur. Ondan uzak kalmak istemez. Kendine özgü içten, içli, lirik bir anlatımı vardır.

Düz yazıda da güçlüdür. Divanında yer alan “Su [You must be registered and logged in to see this link.]si” adlı şiiri çok başarılı bir naat örneğidir.

Eserlerinden önemlileri şunlardır;

1) Türkçe Divan,

2) Farsça Divan,

3) Arapça Divan,

4) Şikayetname ( Fuzûlî’nin nesir alanında önemli bir eseridir. Kendisine vakıflar idaresi tarafından bağlanan maaşı alamayan şair, memurlarla ilgili şikâyetini bir [You must be registered and logged in to see this link.] halinde Nişancı Paşa’ya yazar. ”Dedim…Dediler…” biçiminde devam eden mektup oldukça ilgi çekicidir. Süslü nesrin bir örneğidir.)

5) [You must be registered and logged in to see this link.] (Mesnevi’dir. Eserde, sevgiye olan aşktan Allah aşkına geçiş konu edilir.)

6) Kırk Hadis Tercümesi (İranlı, şair Molla Câmii’den)

7) Hadikatu’ s Suada (Kerbela olayını anlatır. Secili [You must be registered and logged in to see this link.] biçiminde, Türkçe)

Cool Beng ü Bade

9) Sıhhat ü Maraz (Farsça, sağlıkla ilgili)...

ZÂTİ ( 1471-1546 )

Yavuz ve Kanuni’ye kasideler yazmıştır.

Baki’nin yetişmesinde katkısı vardır.

Şems ü Pervâne adlı mesnevisi, Edirne Şehrengizi ve Divan’ı vardır.

BÂKÎ (1526-1600)

16.yüzyılın öteki büyük şairi Bâki’dir. “Sultanü’ş-şuara”(şairlerin sultanı) olarak tanınan [You must be registered and logged in to see this link.] çok iyi[You must be registered and logged in to see this link.] görmüş, bunun sonucunda değişik medreselerde müderrislik yapmış; kadılık, kazaskerlik görevinde bulunmuştur.Osmanlı devletinin en ihtişamlı döneminde İstanbul’da yaşayan şair, [You must be registered and logged in to see this link.]inde devrinin zenginliğini, görkemini yansıtmıştır.

İlmiyle sınıfından olan Bâki, bu sınıfın en üst makamı olan şeyhülislamlığı çok istemiş, fakat bu isteğine ulaşamamıştır.

Şiirlerini Osmanlı Türkçesi ile yazan Bâki’nin dili çağına göre sadedir. Yer yer çok sade ve doğal bir Türkçe ile beyitler yazan şair, şiirlerinde halk deyimlerine bolca yer vermiştir.

Bâki, dili kullanmakta oldukça başarılıdır. Şiirlerinde sözcük oyunlarına, sözcüklerin birkaç anlam ifade etmesine özen gösterir. Söz sanatlarını kullanmada çok başarılıdır, sanatsız beytinin olmadığı söylenir. Her beyit, adeta bir kuyucu titizliğiyle işlenmiştir.

[You must be registered and logged in to see this link.]nı Arap ve İran edebiyatının ile boy ölçüşecek düzeye getiren şairdir.

Bâki, [You must be registered and logged in to see this link.]la hiç ilgilenmemiş; şiirlerinde tasavvufa yer vermemiştir.”aşk, tabiat, devrinin zenginliği, dünya zevki” şiirlerinde yer alan başlıca konulardır.

Bâki divan şiirinin gazel türündeki en önemli temsilcilerindendir.

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” dizesi ona aittir. Bütün bu özellikleriyle kendine özgü bir üslup geliştirmiştir. Arapçadan çevirdiği birkaç kitabın dışında başka eser vermemiştir. Onun en önemli eseri “Divan”ıdır. Özellikle gazelleri dikkat çekici güzelliktedir. Kanuni için yazdığı terkib-i bent biçimli mersiye de divanındadır ( Kanuni Mersiyesi)

Şairin dini konularla ilgili, düzyazı türünde eserleri ve tercümeleri vardır.

BAĞDADLI RÛHÎ (16. yüzyıl)

Anadolulu bir askerin oğlu olarak Bağdat’ta doğmuş olduğundan bu unvanla anılır. Konya ve İstanbul’da bulunmuş, Şam’da ölmüştür. Mevlevi tarikatına bağlıdır. Toplumsal konulara ağırlık veren bir Divan şairidir.En önemli eseri “Divan”ı ve divandaki “Terkib-i bend”idir.
HAYÂLİ BEY ( 16. yüzyıl )

Tasavvuf kültürüyle yetişti. Divan’ı vardır.

TAŞLICALI YAHYA ( ? – 1582 )


Divan edebiyatında mesnevi çığırının en önemli şairlerindendir. Mesnevilerinde İran etkisinde kalmamıştır. Şiirlerinde yerli renklere, özentisizliğe sade dil ve yalın anlatıma rastlanması, onun divan şiirinin yerlileşmesine katkısı olduğunu gösterir.

Hamse sahibidir.

Şah ü Geda, Yusuf u Züleyha



KAZAK ABDAL (16. yüzyıl)

Romanya Türklerinden olduğu söylenir. Bektaşi tarikatına bağlıdır. Taşlama özellikli şiirleriyle bilinir.

PİR SULTAN ABDAL (16. yüzyıl)

Sivas dolaylarında yetişmiş, bir isyana karıştığı için idam edilmiştir. Bazı şiirlerinde Karacaoğlan gibi dünya güzelliklerini, bazılarında Köroğlu gibi cenk duygularını, bazılarında Yunus’un üslubuyla ilahi aşkı ve tasavvufla ilgili temaları işlemiştir. Bütün şiirleri hece ölçüsüyle ve duru bir halk diliyle yazılmıştır. Koşma, semai, varsağı biçimlerini kullanmıştır.

KÖROĞLU (16. yüzyıl)

16. yüzyılda yaşamıştır. 24 bölümlük bir destanımsı halk [You must be registered and logged in to see this link.]sinin de kahramanıdır. Koçaklama ve güzellemeleriyle ünlüdür. Yiğitçe ve tok bir söyleyişi vardır. Aynı yüzyılda, III. Murat döneminde yaşamış “Köroğlu” mahlasını kullanan bir ordu ozanı bulunduğuna dair iddialar da vardır ve bu iki Köroğlu’nun hayatları hakkında anlatılanlar ile şiirleri birbirine karışmıştır. İkisinin aynı kişi olduğunu öne süren araştırmacılar da olmuştur.

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod

17. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ VE SANATÇILAR

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme sürecine girdiği, siyasi ve sosyal bakımdan türlü sorunların yaşandığı 17. yüzyıl bilim, sanat ve edebiyatta çok verimli bir dönemdir. Edebiyatımız da bu yüzyılda hem nazım, hem de nesirde olgunlaşma dönemine girmiştir. [You must be registered and logged in to see this link.] üstadı [You must be registered and logged in to see this link.] birçok kaside şairini gölgede bırakmıştır. [You must be registered and logged in to see this link.]de ise Şeyhülislam Yahya, Neşâti, Nâili, [You must be registered and logged in to see this link.] gibi üstatlar yetişmiştir. Düz yazı alanında ise [You must be registered and logged in to see this link.], Naima, [You must be registered and logged in to see this link.], Peçevi, Koçi Bey, Nergisî, Veysî gibi ünlü [You must be registered and logged in to see this link.] vardır. [You must be registered and logged in to see this link.]nda görülen hikemî tarz, Nâbî’nin öncülüğünde bu yüzyılda başlamıştır. Yine bu yüzyılda Sebk-i Hindî (Hint üslubu) denilen yeni bir anlatım tarzı geliştirilir.

SEBK-İ HİNDÎ

Edebiyatta (özellikle divan edebiyatında) Hint tarzı, Hint üslubu demektir. Türk edebiyatında bir edebi akım olarak ortaya çıkmıştır. Hindistan’da, Babürlü Hint-Türk hükümdarlarının saraylarında Farsça yazan ozanlarca geliştirilmiştir. Edebiyatımızda XVII.yüzyıldan başlamak üzere etkisini göstermeye başlamış kimi şairlerimizde bütün özellikleri görülürken kimi şairlerimizi kısmen etkilemiştir. Sebk-i Hindi'nin edebiyatımıza ses, [You must be registered and logged in to see this link.] ve yeni kelime bulma yönünden etkileri olmuştur.
XVII. yüzyıl divan sanatçılarından Nef'i, Naili, Neşati; XVIII. yüzyıl şairlerinden de Şeyh Gâlib gibi sanatçılar, bütünüyle bu akım içinde yer almamakla birlikte Sebk-i Hindî’den etkilenmişlerdir. Böylece, Sebk-i Hindi'nin “bilmeceyi andıran karmaşık manzum ve anlatımlar, hayal oyunları, güçlükle anlaşılır, beklenmedik ve alışılmamış benzetmeler, sentetik bir [You must be registered and logged in to see this link.] dili" olarak sıralanabilecek özellikleri, divan şiirinin kalıplarını kırmak yerine bu kalıplarla oynamak ustalığına yol açmıştır. Şiirde bil-gece tutumun, [You must be registered and logged in to see this link.]ni kullanmanın, [You must be registered and logged in to see this link.] niteliği taşıyan [You must be registered and logged in to see this link.] düzmenin yaygınlaşması da bunun sonucudur. Sebk-i Hindî etkisindeki şairler [You must be registered and logged in to see this link.] yaşamdan uzaklaşmışlardır. Açık ve düz olan anlatım yerine kapalı, mecazlı, güç anlaşılır bir şiir söylemişlerdir. Dilleri diğer şairlere göre daha ağırdır. 3’lü, 4’lü tamlamalara yer vererek anlaşılmaz olmayı amaçlamışlardır. Önceden kullanılan mazmunlar bu akımdan etkilenenler tarafından reddedilmiş, işitilmemiş yeni hayallere dayalı mecazlar kullanılmıştır.


Dönemin özellikleri

Divan edebiyatımız, İran etkisinden kurtularak kendi benliğine kavuşma yolunda büyük gelişme göstermiştir.Divan edebiyatımız, oldukça sade, kolay ve güzel bir şiir diline kavuşmuştur. Özellikle kaside ve gazel türlerinde parlak bir dönem yaşanmıştır. Bu yüzyıl düz yazı alanında da önemli verimlerin ortaya konduğu bir dönem olmuştur. Bu yüzyılda âşık edebiyatı da büyük gelişme göstermiştir. Başta Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Âşık Ömer, Gevheri gibi büyük saz şairleri bu dönemde yetişmiştir. Âşık tarzı Türk şiiri, bu yüzyılda yetişen [You must be registered and logged in to see this link.]’la altın çağınıyaşamıştır. Gevherî, Âşık Ömer’in şiirlerinde ise divan edebiyatının etkileri belirgin bir biçimde görülmeye başlamıştır. Halk [You must be registered and logged in to see this link.]inin en güzellerinden biri olan Kerem ile Aslı da bu yüzyılın anonim ürünlerindendir.

NEF’Î

Asıl adı Ömer olan Nef’î Erzurumludur. İyi bir öğrenim görmüştür. Nef’î, padişahlara ve dö-neminin devlet büyüklerine yazdığı kasideler-le, ayrıca hicivleriyle tanınmıştır. Nef’î, divan edebiyatının en önemli kaside şairidir. Kasidelerin nesib bölümlerinde kendine özgü tasvirleri ve hayal gücünün zen-ginliği ile başarısını ortaya koymuştur. [You must be registered and logged in to see this link.]inde sözün güçlü olmasına özen göstermiştir. Şiirlerinde ses öğesi çok önemlidir.Şiirlerinden kılıç şakırtılarının sesini duymak veya bahar manzaralarının kokusunu hissetmek mümkündür. Şiirlerinde dil oldukça ağır, ama akıcıdır. Şiirlerinde iç ahenge dikkat eden şair, tantanalı, mûsıkîli, ihtişamlı bir şiir dili oluşmuştur. Nef’î övgülerinde ve yergilerinde ölçüsüzdür;”mübalağa” onun sanatını açıklamada anahtar sözcüktür.Övdüklerini idealize ederek gök-lere çıkarır, yerdiklerini yerin dibine geçirir. Daha önce övdüğü birini, belli bir süre sonra hiç çekinmeden hicveder. Kendisinden birazcık zarar gördüğü herkesi hicvetmiştir. Babasından sadrazama kadar herkesi hicvetmiştir. Babasını, “Peder değil, başıma belâ-yı siyahtır bu.” sözleriyle hicveder. Sivri dilinin cezasını canıyla ödemiştir. Kaside şairi olarak tanınan Nef’î’nin gazelleri de başarılıdır.Türkçe ve Farsça divanı vardır. Hiciv türündeki şiirlerini Siham-ı Kaza adlı bir kitapta toplamış-tır. Mesnevisi yoktur.

NÂBÎ

İyi bir öğrenim gören şair İstanbul’da, Halep’te çeşitli görevlerde bulunmuştur. Şiirlerinde düşünce ön plandadır. Toplum yaşamında aksayan yönleri eleştirmiş; din ve töreyle ilgili öğütler içeren didaktik şiirler yazmıştır. [You must be registered and logged in to see this link.]lerinde hikmetli sözlere yer vermiştir.

Toplumcu bir şair olan Nâbî, güzellikten çok iyi ve doğrunun peşindedir. Şiirlerinde rindâne, âşıkâne duygular, şarap ve sevgili heyecanları değil, düşünce esastır. Bu yüzden şiirlerinde lirizm bakımından kuruluk ve durgun-luk vardır.Kendinden sonraki şairler üzerinde önemli bir tesiri olmuş, böylece edebiyatımızda “Nâbi Ekolü” diyebileceğimiz bir edebiyat çığırı meydana gelmiştir.

Şairin divanından başka “Hayriyye” ve “Hayrabad” adlı mesnevileri, mektuplarından oluşan “Tuhfetü’l-Harameyn” ve “Münşeat” adlı kitapları vardır.

Hayriye, oğluna dair yazılmış bir ahlak ve öğüt kitabıdır.

Hayrâbad, eserin asıl yazarı İranlı F. Attar’dır. Bir aşk ve macera öyküsüdür.

NÂİLÎ (17. yüzyıl)

Gazelde başarılıdır. Şiirlerinde anlam derinliğine önem vermiştir.

Sebk-i Hindi temsilcisidir. Divanı vardır.

NEŞATİ (17.yüzyıl)

Edirneli ve Mevlevi’dir. Divanı vardır.

ŞEYHÜLİSLAM YAHYA (17. yüzyıl)

4.Murat’ın Revan ve Bağdat seferlerine katıldı.

Baki’nin ölümünden sonra gazelde üstat sayılmıştır.

Dili temiz, hayalleri incedir, lirizmde derindir. Divanı vardır.

NEV’Î

ZÂDE ATÂYİ (17. yüzyıl) Mesnevileri ile tanınır.

FEHÎM-İ KADÎM (17. yüzyıl)

KARACAOĞLAN (17. yüzyıl)

Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. Hatta 16. yüzyılda yaşamış olduğunu öne süren araştırmacılar da vardır. Aşık tarzının önde gelen isimlerindendir. Çukurova ve Toroslar bölgesinde, Varsak Türkmenleri arasında yetiştiği söylenir. Anadolu’yu Balkanları, Kafkasya’nın bir bölümünü, Suriye’yi dolaştığı şiirlerinden anlaşılmaktadır. Dindışı aşkı, gurbet, güzellik, ölüm gibi temaları işlediği koşma, semai, varsağı biçimli şiirleri halk arasında yayılmış olup günümüzde de çalınıp söylenmektedir. Sade, canlı, özlü bir Türkçesi, coşkulu ve duygulu (lirik) bir üslubu vardır.

GEVHERİ (17. yüzyıl)

Doğum ve ölüm tarihleri, hayatı hakkında esaslı bir bilgi yoktur. Kırımlı olduğu, 1730’lu yıllara kadar yaşadığı söylenmektedir. Bir ara Rumeli sınır boylarında bulunduğu, İstanbul’a gelerek bir padişahın divan katipliğini yaptığı bilinmektedir. Aşık Ömer gibi, medrese tahsilinden geçtiği, Divan tarzındaşiirler de yazdığı bilinmekle birlikte, asıl ününü koşma, semai, varsağı, türkü biçimli şiirleriyle yapmıştır. Halk şiir zevkine uygun, akıcı bir dili vardır. Yabancı sözcük ve tamlamaları oldukça az kullanır.

ÂŞIK ÖMER (17. yüzyıl)

Konya-Karaman yöresine doğup yetişmiş bir ordu ozanıdır. Birçok sefere katılmış, sınır boylarında bulunmuş İstanbul’da da uzun süre kalmış, 1707’de (İstanbul’da) ölmüştür.Aşık tarzının en ünlü ve usta ozanlarındandır. Gerçek ününü koşma, semai ve varsağı biçimli şiirleri ile yapmıştır. Aruz ölçüsüylekaside ve gazeller de denemiştir. Doğal ve coşkun bir dili vardır. Dilindeki yabancı sözcük sayısı Karacaoğlan’a göre daha fazladır

KAYIKÇI KUL MUSTAFA (17. yüzyıl)

Deniz seferlerine de katılmış bir yeniçeri ozanıdır. Koşma ve semai biçimli bazı şiirleri ile “Bağdat Seferi” ile ilgili bir destanı günümüze kadar gelmiştir.

ESRAR DEDE (17. yüzyıl)

NİYAZİ MISRÎ (17. Yüzyıl)

Aruz ve hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerini Divân-ı İlâhiyat isimli eserinde toplamıştır. Tasavvuf konulu eserlerinin yanında tefsir kitapları da kaleme almıştır. Yunus Emre’ye hayranlık duyan şair, Yunus tarzı tasavvuf şiirinin bu yüzyıldaki en önemli temsilcisidir.

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod




AZİZ MAHMUD HÜDAYÎ (17. yüzyıl)

EVLİYA ÇELEBİ (17. yüzyıl)

Evliya Çelebi yalnız 17.yüzyılın değil Türk edebiyatının en önemli Seyahat yazarıdır. 10 ciltlik“Seyahatnâme” adlı eserinde Osmanlı imparatorluğu içindeki bütün yerleri, ayrıca Almanya, Avusturya, Rusya, Kafkasya ve İran’ı anlatmıştır.

Evliya çelebi, gezip gördüğü bütün ülkeleri, köy köy, kasaba kasaba anlatmıştır. Her ülkenin nesi meşhur, ne gibi adetleri var, nasıl giyinirler geçim ve yerleşme durumları nasıldır; kale, çeşme, çarşı, pazar ve mimari eserlerinin yeri ve sayısı, tasviri … sevimli, hoş bir üslupla anlatmıştır. Tarihi ve coğrafi bilgiler vermesi, toplumsal yaşamı yansıtması yönüyle Seyahat-nâme önemli bir eserdir.

Evliya çelebi’nin dili sadedir. Tasvirleri canlı, benzetmeleri orijinaldir. Mizah ve mübalağaya düşkündür. Son derece samimidir.

Kısaca; tarih, coğrafya, etnografya, folklor, dil sosyoloji ve hukuk açısından çok kıymetli ve orijinal malzemeyi içeren, meraklı, eğlenceli, sürükleyici, çok hoş bir eserdir Seyahatnâme.

KÂTİP ÇELEBİ (17. yüzyıl)

Birçok dili bilen değişik alanlarda eserleri olan bir bilgin ve fikir adamıdır. Yaşamını kitaplarla ve bilime adamıştır.

Batılıların “Hacı Kalfa” olarak tanıdıkları bilim adamıdır. Eserleri sade ve orta nesrin özel-liklerini gösterir.Medreselerin gerilik ve taassu-buna karşı ilk şuurlu tepkiyi göstermiş olan adamdır. Bir milletin yükselmesi ve ayakta durabilmesi için bilimin rehberliğine kesinlikle inanmıştı.

Arapça yazdığı “Keşfü’z Zünûn” birçok bilim dalı ile ilgili 1450 kitabı tanıtır. Bu eser Batı dillerine de çevrilmiştir.

“Cihan-nüma” adlı eseri dünya ve Osmanlı ülkeleri coğrafyası kitabıdır.

“Fezleke” ve “Takvimü’t-Tevarih” tarih alanındaki eserleridir.

Denizcilikle ilgili olarak yazdığı “Tuhfetü’l-Kibar Fi-Esfâr-il-Bihar” büyük deniz savaşlarını anlattığı kitabıdır.

“Mîzânü’l-Hak” tarih felsefesi üzerine bir eserdir. Dini ve sosyal meseleleri müspet bir görüşle inceler.

NÂİMÂ (17. yüzyıl)

Tarihçi Nâimâ’nın “Nâimâ Tarihi” olarak bilinen altı ciltlik eseri, hem tarih, hem de edebiyat açısından önemli bir kaynaktır. Yazar, 1591-1636 yılları arasındaki olayları tarafsız bir biçimde anlatır. Devletin aksayan yönlerini eleştirir, oldukça başarılı tasvirleri vardır.

PEÇEVÎ İBRAHİM (17. yüzyıl)

İbrahim Peçevî’nin “Peçevi Tarihi”adlı eserinde Kanuni ve IV.Murat devrinin olayları sade bir dille anlatır. Yazar canlı ve doğal bir üslupla olayları objektif biçimde anlatır.

NERGİSÎ (17. yüzyıl)

Süslü nesrin örneklerini vermiştir.

VEYSÎ (17. yüzyıl)

Süslü nesrin örneklerini vermiştir.

KEREM İLE ASLI HİKÂYESİ

Kerem ile Aslı, halk hikâyelerimizin en tanınanlarındandır. Hem halkın zevkini yansıtması hem de dilimizi zengin biçimde yaşatması bakımından önemlidir. Birçok halk hikâyesi gibi manzum ve mensur bölümlerden meydana gelmiştir. Mensur bölümler anlatılırken manzum bölümleri, âşıklar tarafından sazla söylenir. Diyaloglar daha çok nazım şeklindedir. Kerem ile Aslı hikayesinde güzel ve akıcı bir dil kullanılmıştır.

^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod

18. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ VE SANATÇILAR



Türk edebiyatı, 18. yüzyılda da gelişimini sürdürmüş, gerek nazım gerekse düz yazıda büyük sanatçılar yetiştirmiştir. Ancak, bu yüzyılın edebi gelişmelerine asıl damgasını vuran, “mahallileşme cereyanı”denilen yerlileşme olayıdır. Önceki yüzyıllarda güçsüz şairlerin çabalarında kendini gösteren Türkçeye dönüş istekleri, bu dönemde güçlü şairlerin katılmasıyla bir Yerlileşme Akımı’na dönüşebilmiştir. Lâle Devri (1718-1730)’nin zevk ve eğlence dünyasından edebiyata yansıyan yaşantılar da bu gelişmeyi hızlandırmıştır. Böylece bir yandan Âşık edebiyatı, öte yandan İstanbul ağzı ve halk zevki, Divan edebiyatımız üzerinde etkili olmuş, ona daha ulusal bir çehre kazandırmıştır. Divan edebiyatımız, bu dönemde iki büyük şair yetiştirmiştir. Bunlardan Nedim (öl. 1730) Yerlileşme akımının en önemli temsilcisi olmuştur. Kendine özgü bir söyleyiş tarzı yaratan Şeyh Gâlip ( öl. 1799) ise “Sebk-i Hindî” tarzının bu dönemdeki en önemli temsilcisi olmuştur. Koca Ragıp Paşa (öl. 1765), Nahifî (öl.1778),Fıtnat Hanım (öl.1780), Sümbülzâde Vehbî (öl. 1809) ve Enderunlu Fâzıl (öl. 1810) da bu yüzyılın önemli şairlerindendir.

Nesirde ise tarih türünde Raşit, Çelebizade Âsım, Silahdar Mehmet Ağa; tezkirecilikte ise Safai, Salim Efendi ve İsmail Beliğ Efendi sayılabilir. Sefaretname türünde ise Yirmisekiz Mehmet Çelebi (öl. 1724)’in Fransa Sefâretnâ-mesi önemlidir.

Halk edebiyatına gelince; dinî-tasavvufî konu-ları işleyen şairlerin başında Pendnâme yazarı Diyarbakırlı Ahmet Mürşidî ile Marifetnâme şairi Erzurumlu İbrahim Hakkı adları anılabilir. Aşıktarzında ise Âşık Ravzî, Âşık Mustafa, Âşık Kâmil, Âşık Nuri sayılabilir.

Bu yüzyılın genel özelliklerine gelince:

a) 18. yy Türk edebiyatında Yerlileşme akımı belirleyici olmuştur. Divan edebiyatının temsilcileri, Âşık edebi-yatından ve halk zevkinden etkilenmiştir. Halk edebiyatı deyim ve söyleyişleri şiire girmiş, şiir dili kısmen sadeleşmiştir.

b) Özellikle Lâle Devri’nde sosyal yaşayış edebiyata yansımıştır.

c) Sefâretnâmeler, düzyazı edebiyatımıza yeni bir çeşni getirmiştir.

d) Âşık edebiyatının gelişmesi, önceki yüzyıl-daki kadar parlak olmamıştır.

e) Edebiyatımız, Batı edebiyatından etki-lenmeye başlamıştır.

MAHALLİLEŞME (YERLİLEŞME)

Yerlileşme eğilimini ise biçim ve öz açısından iki ayrı düzeyde ele almak gerekmektedir. Biçimde yerlilik, dilde, söyleyişte yabancı sözcüklerden kaçınmak, Türkçeye yönelmek olarak özetlenebilir. Türki-i Basit (basit Türkçe) adı verilen bu akımın temsilcileri XVI. Yüzyıl ozanlarından Tatavlalı Mahremi ile Edirneli Nazmi'dir. Nazmi'nin basit Türkçe şiirleri 45000 beyti aşan divanına serpiştirilmiştir. Ancak konular divan şiirinin konularıdır, ölçü olarak da aruz kullanılmıştır. Türkçeye yöneliş Nazmi'yi halk şiirlerinde çokça görülen cinas örneklerine itmekle kalmamış, benzetmelerde yaşadığı çevreden, yaşamdan yararlanmasına da yol açmıştır. Yabancı sözcükler kullanmadan salt Türkçe şiirler yazılabileceğini de kanıtlamayı amaçlayan bu eğilim yaygınlık kazanamamıştır.

XVIII. yüzyılın sonlarında Nedim ile belirginlik kazanan yerlileşme eğilimi ise öze ilişkindir. Nedim'in divan şiirine yenilik getirdiğini söyleyenler, kalıpları kırdığını, bilinen manzumlarla yetinmediğini, yaşamı yansıttığını, yalın, akıcı bir söyleyişi olduğunu; şiirlerinde neşe ve alayın, ten zevkinin dile getirildiğini söylerler. Ama ondan önceki divan şiirine bakıldığında, bu sayılanların hiç de yeni olmadığı görülür. Dahası Nedim'deki neşeyi ve alaycılığı Baki'de bile bulabiliriz. Hele Rumelili ozanlarda yerlilik, neredeyse genellenebilecek bir özelliktir. Kısacası Nedim'i gelenekten koparmak olası değildir. Ancak, yine de onda kendisinden önce gelenlerden, hatta çağdaşlarından ayrılan, realite ile hepsinden başka ve daha sıcak bir şekilde kaynaşmış bir tarafında bulunduğu görülür. Nedim'in şarkı biçimini yeniden canlandırması ve bu biçimin en güzel örneklerini vermesi yanında; yansıttığı dünya ne ölçüde gerçekse, gerçekliğe yaklaşırsa; duyguları ne ölçüde içten ve yürekten geliyorsa, dili de o ölçüde gerçeğe yaklaşır. İstanbul Türkçesinin en güzel örnekleri sayılabilecek dizeler yazmıştır.
Ama, Nedim'in açtığı bu çığır da yaygınlık kazanamaz. Çünkü geleneğin dışına çıkamamıştır. Lale döneminin ozanıdır ve dönemin Patrona Ayaklanmasıyla kapanması Onun da sonu olur.


NEDİM (1680-1730)

18.yüzyılın en önemli Divan şairidir. Doğma büyüme İstanbulludur ve İstanbul’u anlatan şiirlerinden dolayı İstanbul şairi diye anılır. Bu arada Lale Devri eğlencelerine de özel bir yer ayırır. Dini konulardan uzak durur. İstanbul Türkçesi ile yazdığı gazel, [You must be registered and logged in to see this link.] ve şarkıları ile anılır. Şarkı nazım biçimini sevdirmiş, kaside türünde de yenilikler yapmıştır. Mesnevi yazmamıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı bir türküsü vardır. Tek eseri divanıdır.

ŞEYH GÂLİP (1757-1799)

Divan Edebiyatı’nın son büyük şairidir. Tasavvufa gönül vermiş. Mevlevi şeyhi olmuştur. Şiir dilinde, eskileri taklit etmeyi hoş görmemiş kendine özgü bir üslup yaratmıştır. Bu üslup, İran’da gelişen “Sebk-i Hindi” akımının etkilerini taşır. 19. Yüzyılda sembolizm etkisindeki [You must be registered and logged in to see this link.]şairleri, bu yüzden Şeyh Galip’i beğenirler.

Şeyh Galip [You must be registered and logged in to see this link.]inde halk söyleyişlerine, İstanbul ağzına yer verir. Hece vezni ile şiir denemeleri vardır. Bu özellik; onun da mahallileşme akımından yana olduğunu gösterir. Tasavvuf konu ve temalarının yanında dünyevi aşkı da işlemiştir.

Divanından başka en önemli eseri Hüsn ü Aşk adlı sembolik mesnevisidir. Hüsn ü Aşk, edebiyatımızın, Allah aşkını işleyen en güzel örneklerindendir.




^^obicham_te^^

^^obicham_te^^
Bayan Smod
Bayan Smod

DİVAN EDEBİYATINDA DÜZYAZI (NESİR)


Divan Edebiyatı’nda, [You must be registered and logged in to see this link.] ağırlıklı olmakla birlikte, nesre (düzyazıyla) de yer verilir. Bu edebiyatta düzyazıya İnşa, yazara münşi denirdi. Münşeat terimi de “[You must be registered and logged in to see this link.]” (“İnşa”nın çoğulu)anlamında kullanılırdı.

Divan Nesri’nin Genel Özellikleri

a) Dil, konu ve tür yönünden Arap ve İran edebiyatlarının etkisindedir.

b) Konu ve düşünceden çok, söyleyiş güzelliğine önem verilir.

c) Dili yabancı sözcük ve [You must be registered and logged in to see this link.]la yüklüdür. [You must be registered and logged in to see this link.]na ve mecazlara önem verilir. Cümleler uzundur. [You must be registered and logged in to see this link.] düzeni yoktur.

d) Cümlelere yerleştirilen secilerle (uyaklı sözlerle) şiirdekine benzer bir aheng yaratılmaya çalışılır.

e) [You must be registered and logged in to see this link.] kullanılmaz.

f) [You must be registered and logged in to see this link.]da dini-ahlaki konular ağırlıklı olarak işlenir. Tarihi olaylar ,[You must be registered and logged in to see this link.]izlenimleri,toplumsal sorunlar, bireysel duygular gibi konuların da işlendiği olur.

Divan Nesri’nin Bölümleri

1) Sade (Yalın) Nesir: Halka hitap için yazılmış, dili ağır olmayan nesirdir. [You must be registered and logged in to see this link.]cı sözcük ve tamlama sayısı azdır. Anlaşılması güç söz sanatları yapılmaz. Masallar, efsaneler, menkıbeler, destanlar, dini ve tasavvufi konular, tarih ve gezi eserleri, o devre göre, sade bir dille yazılmaya çalışılmıştır. Sade nesir örnekleri olarak aşağıdaki eserlerden söz edilebilir:

Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memalik adlı gezi yazısı ve Kitabü’l Muhit adlı coğrafya kitabı (16. yüzyıl)

Sehi Bey’in Heşt Behişt adlı şuara tezkiresi (16. yüzyıl)

Aşıkpaşazade’nin Tevarih-i Al-i Osman

(Osmanlı Tarihi adlı eseri (15. yüzyıl)

Mercimek Ahmed’in Kabusname tercümesi (15. yüzyıl)

Kul Mes’ut’un Kelile ve Dimme tercümesi (14. yüzyıl)

Evliya Çelebi Seyahatnamesi (17.yüzyıl)

2) Sanatlı (Süslü) Nesir: Şiirdeki gösterişli mecazlar ve söz sanatlarıyla süslenmiş, secili nesirdir.

Sinan Paşa (15. yüzyıl) Tazarruname adlı eseriyle bu alanın ilk örneği verilmiştir.

Fuzuli’nin (16. yüzyıl) Şikayetname’si Türkçe yazdığı diğer bazı mektupları Veysi ve Nergisi adlı yazarların (17.yüzyıl) eserleri sanatlı nesir örneğidir.

Önemli Bazı Divan Nesri Sanatçıları

SİNAN PAŞA (15. yüzyıl)

İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in oğludur. Müderrislik (medrese hocalığı) ve çeşitli devlet görevleri yapmıştır. Matematik ve felsefe ile de uğraşmış, tasavvufa gönül vermiştir. Şiirleri de vardır. Ama o süslü nesrin ilk temsilcisi sayılır. En önemli eseri tasavvufi düşüncelerin işlendiği Tazarrunamedir.Maarifname ve Tezkiretü’l-Evliya diğer önemli eserleridir.

ÂŞIKPAŞAZÂDE (15. yüzyıl)

Şair Ahmet Paşa’nın torunudur. Tarih yazarı olarak ün yapmıştır. Sade bir dili vardır. En önemli eseriTevarih-i Al-i Osman (Osmanlı Tarihi) dir.

SEHİ BEY (16. yüzyıl)

Heşt Behişt adlı şuara tezkiresi ile tanınmıştır. Bu eserinde 200 kadar şair hakkında, sade bir dille, bilgi verir.

SEYDİ ALİ REİS (16. yüzyıl)

Şair ve yazardır; ama asıl ününü denizcilikte yapmıştır. Osmanlı donanma komutanlarından-dır. Çıktığı Hindistan seferinde donanmasını Hint Okyanusu’ndaki fırtınada kaybedip karadan ülkeye dönmüştür. Sade bir dili vardır. Hatta halk ozanları tarzında şiirler yazmış, bazı eserlerinde Nevai Türkçesini (Çağatay Türkçesi) kullanmıştır. En önemli eseri Mir’atü’l-Memalik adını taşır. Hint seferi sırasında yaşadıklarını anlatır. Bir diğer eseri, o zamana göre önemli denizcilik bilgilerini içeren Kitabü’l-Muhit’tir.

Piri Reis (16. yüzyıl): Ünlü Türk denizcisidir. Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabı ve buna eklediği haritalarla tanınır.

FERİDUN BEY (16.yüzyıl)

Feridun Bey Münşeatı adıyla tanınan bir eserin sahibidir. Eser Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan III. Murat zamanına kadar bazı önemli olaylarla, padişahlarla ilgili bilgi ve belgeleri içeren bir derlemedir. Şiirler de yazan Feridun Bey’in bir divanı ile birkaç düzyazı eseri vardır.

KÂTİP ÇELEBİ (17. yüzyıl)

Asıl adı Mustafa’dır. Hacı Halife diye de anılır. Çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, seferlere katılmıştır.Tarih, coğrafya, biyografi, bibliyografi, [You must be registered and logged in to see this link.]; ahlak, [You must be registered and logged in to see this link.], eğitim, düşünce, toplum yapısı, tıp, etnoloji gibi, tür ve konularla ilgili geniş bilgisi olan bir kişidir. Süslü nesir akımına kapılmamış, topluma yararlı olmak için sade dili tercih etmiştir. Önemli eserleri şunlardır:

Keşfü’z-Zunun: 15.000 eser ve 10.000 yazarın tanıtıldığı bir bibliyografidir. Arapçadır.

Cihannüma: Batılı anlayışla hazırlanmış bir coğrafya eseridir. Dünyanın yuvarlak olduğunu da anlatır.

Fezleke: 16. ve 17. yüzyıl olaylarını işleyen bir tarih kitabıdır.

Tufetü’l-Kibar-i Esfarü’l-Bihar: (Büyüklerin deniz seferlerinden yadigar) Deniz seferlerinden ve büyük Türk denizcilerinden söz eder.

Mizanü’l-Hakk: Dini, ahlaki, toplumsal konuları işleyen didaktik bir eserdir. Pozitif bilimlerin gerekliliği, batıl inançların açtığı yaralar, inanç özgürlüğü, hoşgörü gibi konuları işler.

Düsturü’l-Amel: Devlet işlerinde gördüğü aksaklıkları ve çarelerini anlatan bir kitaptır.

EVLİYA ÇELEBİ (17. yüzyıl)

[You must be registered and logged in to see this link.] yazarıdır. Sade ve doğal, hatta yer yer özensiz ve serbest bir dili vardır. Özel olarak ve resmi görevlerle Osmanlı ülkelerinin pek çok yerini ve İran’dan Avusturya’ya kadar bazı dış ülkeleri dolaşmış, gördüklerini, yaşadıklarını anlatmış. On ciltlik [You must be registered and logged in to see this link.]Seyahatnamesi; tarih, coğrafya, sosyoloji, folklor, hukuk, etnoloji gibi alanlar için de kaynaktır.

ÂİMA (1655-1716)

Asıl adı Mustafa Naima’dır. “Naima Tarihi” adıyla anılan (Asıl adı: Ravzatü’l-Hüseyin fi Hülasa-i Ahbar-ı Hafikayn.) eseri, daha önce yazılmış eserlerden de yararlanılarak hazırlanmış,

1591-1659 yılları arasını kapsayan bir Osmanlı Tarihi’dir. Çağına göre sade sayılabilecek üslubu ve hazırlanış biçimiyle önem taşır.

YİRMİSEKİZ ÇELEBİ MEHMET (18. Yüzyıl)

Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya gönderdiği sürekli elçilerden ikincisidir. Padişah III. Ahmet’e sunduğuSefaretname’si ile tanınır. Fransa’da gördüğü yenilikleri anlatmıştır.

DİVAN EDEBİYATINDAKİ NESİR TÜRLERİ

Tezkire

Çeşitli Mesleklerden önemli kişilerin hayatlarını anlatmak üzere düzenlenen eserlere tezkire, şairleri tanıtan tezkirelere şuara tezkiresi denir. Batı edebiyatlarındaki [You must be registered and logged in to see this link.]nin karşılığı gibidir.

İlk örneği [You must be registered and logged in to see this link.]’nin Mecalisü’n-Nefais’idir. Anadolu’daki en önemli örnek Sehi Bey Tezkiresi’dir. (Asıl adı Heşt Behişt.)

Siyer (Siyer-Nebi)

Peygamberimizin hayatını anlatmak üzere yazılan eserlerin ortak adıdır. Manzum (mesnevi) olarak da yazılabilir. Türk Edebiyatı’ndaki ilk örnek Erzurumlu Darir’in Siretü’n-Nebi’sidtir. (14. yüzyıl) Düzyazı-şiir karışımı bir eserdir.

Hilye

Peygamber Efendimizin iç ve dış özelliklerini anlatan eserlerdir. Manzum da olabilir. Bazılarına dört halifenin tanıtımı da katılır.

[You must be registered and logged in to see this link.]

[You must be registered and logged in to see this link.]’nda pek yaygın değildir. En bilinen örnek [You must be registered and logged in to see this link.]’nin Şikayetname’sidir.

Tarih

Divan Edebiyatı’nda tarih türünde epey eser verilmiştir. Bunların önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

Aşıkpaşazade Tarihi(15. yüzyıl.)

Tacü’t-Tevarih: Hoca Sadettin Efendi (16. yüzyıl)

Peçevi Tarihi: Peçevi İbrahim Efendi (17. yüzyıl)

Naima Tarihi: (18. yüzyıl)

Cevdet Paşa Tarihi: (19. yüzyıl)

Seyahatname

En önemli örnek Evliya Çelebi Seyahatna-mesi’dir.

Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memalik;

Nabi’ninTuhfet’ül-Haremeyn (Hac izlenimleri);

İzzet Molla’nın (19. yüzyıl) Mihnetkeşan (Keşan sürgünü izlenimleri) diğer ilginç örneklerdir.

Sefaretname

Siyasi görevle gönderilen elçilerin gittikleri yerlerle ilgili olarak yazdıkları eserlerdir. İlk örneği Kara Mehmet Çelebi’nin Viyana Sefaretnamesi (1655)

En tanınmışı 28 Çelebi Mehmet Paris Sefaretnamesi’dir.

Surname

Şehzadelerin sünnet düğünleri ve “kadın sultan”ların düğün törenleriyle ilgili eserlerdir. Manzum (genellikle kaside biçiminde) olanları da vardır.

Şehrangiz

Bir şehrin (bazen insanlarının ve özellikle kadınlarının özellikleri de katılarak) güzelliklerinin anlatıldığı eserlerdir. Manzum da olabilir.

Gazavatname

Gaza (din uğruna savaşların anlatıldığı manzum veya düzyazılı eserlerdir. Yükselme Devri’nde çok yazılmış, sonraları azalmıştır.

Habname

Görülen bir rüya anlatılıyormuş gibi, bir olay ya da kişi hakkında görüşlerin söylenmesi biçiminde yazılır. Manzum da olabilir. Veysi’nin (17. yüzyıl) Habname’si bu türün en önemli örneğidir. Habnameler [You must be registered and logged in to see this link.]ve yergi içerir.

Back to top  Message [Page 1 of 1]

Permissions in this forum:
You cannot reply to topics in this forum