I. FELSEFEYE GİRİŞ | [You must be registered and logged in to see this link.] | [You must be registered and logged in to see this link.] | [You must be registered and logged in to see this link.] |
A. FELSEFENİN ANLAMI Bugünkü bildiğimiz anlamda, felsefeyi ilk olarak ortaya koyan eski Yunanlılar olmuştur. Böyle bir felsefe, Klasik Çağ ya da Antik Çağ adı verilen, yalnız Yunan ve Roma kültürlerini içine alan M.Ö. 8. yüzyılda başlayıp M.S. 5. yüzyılda sona eren bir tarih aralığının ürünüdür. Bundan dolayı bu dönemdeki felsefeye Antik Felsefe de denir.Antik çağdan önce de felsefeye benzer şeyler bulunuyordu. O toplumların (Yunan öncesi) bir takım dini tasarımları- mythosları, efsaneleri-, diğer taraftan da bir takım bilgileri vardır. Bu mythoslar, bilinçsiz olarak çalışan kollektif hayal gücünden doğmadırlar. Bunlar gelenekle kuşaktan kuşağa geçerler. Bu bilgilerin köklerinin Tanrı’da olduğuna inanılır, onun için bunlara olduğu gibi inanılır. Diğer bilgiler ise tek tek kişilerin ya da kuşakların görgülerinden, pratik amaçlar bakımından doğa üzerinde düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Mythoslarda: “Bu evren nereden gelip, nereye gidiyor:”, “Bu dünyada insanın yeri ve yazgısı nedir?” sorularına bir cevap vardır. Bu cevaplar da oldukları gibi benimsenirler, bunlara hiçbir kuşku duymadan inanılır, bunlar yalnız inanç konusudurlar. Ancak öyle bir zaman gelir ki, insan bu cevaplarla yetinmez, bu sorular üzerine kendisi de düşünmeğe başlar. Mythos ile geleneğin verdiği cevaplarla yetinmemeye başlar. Bilmek, anlamak istediğine kendi aklıyla, kendi görgüleriyle ulaşmaya çalışır. Pratik bilgiler açısından da durum böyledir. Burada da öyle bir an gelir ki, insan bilgilerini ve görgülerini kendi varlığını ayakta tutmak için gerekli pratik- teknik bilgiler için kullanmakla yetinmez olur. Yalnız bilmek için de bilmek ister. Yani sadece salt bilmek peşinde olur. İşte felsefe böyle bir durumda doğmuştur. M.Ö. 6. yüzyılda Yunan kültürü, Yunan felsefesi böyle bir durumu yaşamıştır. Bu yüzyılda Yunanlılarda kutsal geleneğe bağlı açıklamalar bir kenara bırakılarak, tek kişinin kendi aklıyla, kendi görgüleriyle kurmağa çalıştığı bilime dayanmak isteyen tasarımlar üretilmeye başlandı. İşte böyle bir noktada Thales: “Varlığın ana maddesi, her şeyin kendisinden meydana geldiği varlık (arche) nedir?” sorusuna, kendinden önceki mitolojik, dinsel açıklamalardan farklı olarak, yine bu evrende varolan bir varlıkla cevapladı. Thales’e göre, ilk varlık (arche) “Su”dur. Bugün bizim de kullandığımız felsefe kavramı, Yunanca philosophia kelimesinden gelir. philosophia kelimesi, philia= sevgi, sophia= hikmet, bilgelik anlamına gelir. buna göre philosophia, bilgeliği sevme, bilgeliğe ulaşma çabası demektir. Platon’un öğrencilerinden Herakleides Pontikos’un söylediğine göre philosophia kelimesini ilkin kullanan Pythagoras’tır. Pythagoras kendine philosaphos (filozof) dermiş. Çünkü ona göre bilgelik, tam ve eksiksiz doğru yalnız tanrılara yakışır. İnsan bilgeliğe ulaşamaz, ancak onu sevebilir, sadece ona ulaşmağa çalışır. Buna göre philosophia durup dinlenmeden bilgiyi, doğruyu arama işidir. Düşünme ile olsun deney ile olsun burada varılmak istenen şey, “doğru”dur, “hakikat”tir. Felsefe doğruya ulaşmak ister, bunun için uğraşır. Eldekilerini bu amacı bakımından sürekli sorgular eleştiren bir süzgeçten geçirir. Kısaca philosophia bilgiyi bir sevmedir, ona varmak özleyişiyle yola düşme, onu elde etmek için bir çabadır. Felsefenin anlamını daha iyi kavrayabilmek için felsefenin diğer özelliklerine ve ana konularına geçmeden önce bilginin ne olduğunu, bilgi türlerinin açıklanması yararlı olacaktır. |