ERGENLİK DÖNEMİ
1. Ergenlik döneminde yaşanan fiziksel değişimler nelerdir?
Genel olarak ele aldığımızda bu dönemde gençlerde fiziksel olarak değişiklikler gözleniyor. Boyları uzuyor, kiloları artıyor, cinsel organlarda
değişikler oluyor. Yüzde sivilceler oluşuyor. Gençler cinselliği keşfetmeye başlıyorlar. Ancak yetişkinler dünyasına adım atmaya hazırlanan gençte fiziksel gelişme olsa bile, ruhsal gelişme aynı oranda olmadığı için bir uyumsuzluk oluşuyor. Ruhsal donanımları fiziksel gelişimleriyle orantılı olmadığı için bir iç çatışma yaşanıyor.
2. Bu dönemde gençler, psikolojik olarak nasıl etkilenir?
Ergenlik döneminde genç kendisini yalnız hisseder ve vücudundaki, ruhsal dünyasındaki değişikliklerden korkar. Cinsel anlamda farklılıklar yaşar. Ve hissettiği bu karmaşayı dile getirmekte zorlanır. Yaşadığı bu hassas döneme ailesini katmakta zorlanır. İçinde bulunduğu her şeyi reddeden bir tutuma girebilir. Bu da onun fiziksel ve ruhsal yapısını bloke edecektir.
Bu dönemde birçok ailenin çocuklarının birdenbire yetişkin olmalarını kolay kabullenemediklerini gözlüyorum. Anne babalar okuldaki ödevlere, arkadaş seçimine, gelecekle ilgili planlara fazla müdahale edebiliyorlar. Gençlerle yaptığımız psikoterapilerde birçoğundan “Arkadaşlarıma babama çok şey anlatabilirim. Ama benin gerçekten kim olduğunu, içimden gerçekten neler geçtiğini asla söyleyip anlatamam” sözlerini duyuyoruz. Bu sözlerde yetişkinler dünyasına çok önemli mesajlar var.
Gençler için bu dönemde okul, arkadaşlar ve ebeveynler çok önem kazanıyor. Genç, farklı olma, kendini akıllı bulmama duygusu, kendisinin ve ailenin beklentilerine ayak uyduramama duygularıyla mücadele ediyor. Yetişmekte olan gençler için kendi bedenleri çok önemli bir problem teşkil ediyor. Nasıl gözüktüklerine inanılmaz derecede önem veriyorlar. Tabii bunda ergenlik dönemi kadar ve medyanın kadın-erkek kavramıyla ilgili oluşturduğu prototipler de çok etkili oluyor. Aileler de cinsellikle ilgili kültürleri sınırlı olduğu için gençlere çok fazla yardımcı olamıyorlar. Türkiye’deki eğitim sisteminin yalnız başarıyı hedeflemesi gencin ruhsal ve bedensel gelişimini ön plana almaması bütün yükü ailenin omuzlarına yıkıyor.
Birçok genç erken yaşlarda dünya ile tanışıyor, erken yaşta iş aramaya başlıyor. Bağımsızlığı için kararlar almak istiyor. Ancak bağımsız olmak için attıkları adımlar yetişkinler dünyasında gerekli ilgiyi bulamayıp ciddiye alınmıyor, ya da reddedilip geri çevriliyor.
3. Ergenlik sorunlarını aşmak için neler yapılmalı?
Aileler bu dönemde cinsellikle ilgili konuları çocuklarıyla konuşmakta zorlanıyorlar. Çünkü anne-babalar birkaç kuşak öncesinden devraldıkları dayatmacı kalıpçı modeli taşıyorlar. Bu konuda konuşacak kültürleri sınırlı. Ama bir yandan da medya birçok değer yargısını sorguluyor, her şey hızla değişiyor. Aile buna ayak uyduramadığı içina genç ailesini de sorguluyor. Kuşaklar arası kriz yaşanıyor. Gençlerin bu dönemde yetişkinler dünyasının hakimiyetini reddettiğini unutmamamız gerekiyor. Bu yüzden ailelere sorunların aşılması için gençlerin dünyasına inen bir eşlik etme ve paylaşma öneriyorum. Anneler kızlarıyla, babalar da oğullarıyla sorunları paylaşabilir. Örneğin cinsellikle ilgili yaşanan sorunlarla ilgili kendisinin de ergenlik döneminden geçtiğini, benzer sorunları yaşadığını anlatabilir, kendisini nasıl hissettiğini, hangi sorunları yaşadığını sorabilir, dinleyebilirler. Ama öğretici, dayatmacı bir pozisyonla yaklaşmamaları gerekiyor.
Ergenlik döneminde okul, aile ve çocuk üçgeninin ilişkileri iyiyse sorunlar en aza iniyor. Bu dönemde okullarda da yaş gruplarına yönelik ortak grup faaliyetleri oluşturulmalı. Gençler sorunlarını paylaşmalı, içlerindeki sesi saklı tutarak kendilerini bloke ettiklerini unutmamalılar. Aileler gençlere sıkıntı duydukları konuları anlatacak bir iletişim biçimi oluşturmalı. Ben yetişmekte olan gençlerin onları algılayıp verdiği yerin ötesinde daha geniş açılı ve akıllı olduklarını görüyorum. Yaptığımız terapi çalışmalarında onların yetişkinler dünyasındaki kalıp ve düşünceleri çok ciddiye aldıklarını gözlüyorum. Bu yüzden bir çoğu toplumdan ve ailelerinden aldıkları yanlış yönlendirmeler ve mesajlar yüzünden güvensizliğe itilip ergenlik döneminin pozitif yönlerini yaşayamıyor, kendini önemsiz görüyor. “Benim geleceğim ne olacak?” sorusu gençlerin zihnini fazlasıyla tedirgin ediyor. Bu da onları korkulu, özgüveni olmayan bağımsız davranmayı öğrenemeyen, depresif bir pozisyona sürüklüyor.
1. Ergenlik döneminde yaşanan fiziksel değişimler nelerdir?
Genel olarak ele aldığımızda bu dönemde gençlerde fiziksel olarak değişiklikler gözleniyor. Boyları uzuyor, kiloları artıyor, cinsel organlarda
değişikler oluyor. Yüzde sivilceler oluşuyor. Gençler cinselliği keşfetmeye başlıyorlar. Ancak yetişkinler dünyasına adım atmaya hazırlanan gençte fiziksel gelişme olsa bile, ruhsal gelişme aynı oranda olmadığı için bir uyumsuzluk oluşuyor. Ruhsal donanımları fiziksel gelişimleriyle orantılı olmadığı için bir iç çatışma yaşanıyor.
2. Bu dönemde gençler, psikolojik olarak nasıl etkilenir?
Ergenlik döneminde genç kendisini yalnız hisseder ve vücudundaki, ruhsal dünyasındaki değişikliklerden korkar. Cinsel anlamda farklılıklar yaşar. Ve hissettiği bu karmaşayı dile getirmekte zorlanır. Yaşadığı bu hassas döneme ailesini katmakta zorlanır. İçinde bulunduğu her şeyi reddeden bir tutuma girebilir. Bu da onun fiziksel ve ruhsal yapısını bloke edecektir.
Bu dönemde birçok ailenin çocuklarının birdenbire yetişkin olmalarını kolay kabullenemediklerini gözlüyorum. Anne babalar okuldaki ödevlere, arkadaş seçimine, gelecekle ilgili planlara fazla müdahale edebiliyorlar. Gençlerle yaptığımız psikoterapilerde birçoğundan “Arkadaşlarıma babama çok şey anlatabilirim. Ama benin gerçekten kim olduğunu, içimden gerçekten neler geçtiğini asla söyleyip anlatamam” sözlerini duyuyoruz. Bu sözlerde yetişkinler dünyasına çok önemli mesajlar var.
Gençler için bu dönemde okul, arkadaşlar ve ebeveynler çok önem kazanıyor. Genç, farklı olma, kendini akıllı bulmama duygusu, kendisinin ve ailenin beklentilerine ayak uyduramama duygularıyla mücadele ediyor. Yetişmekte olan gençler için kendi bedenleri çok önemli bir problem teşkil ediyor. Nasıl gözüktüklerine inanılmaz derecede önem veriyorlar. Tabii bunda ergenlik dönemi kadar ve medyanın kadın-erkek kavramıyla ilgili oluşturduğu prototipler de çok etkili oluyor. Aileler de cinsellikle ilgili kültürleri sınırlı olduğu için gençlere çok fazla yardımcı olamıyorlar. Türkiye’deki eğitim sisteminin yalnız başarıyı hedeflemesi gencin ruhsal ve bedensel gelişimini ön plana almaması bütün yükü ailenin omuzlarına yıkıyor.
Birçok genç erken yaşlarda dünya ile tanışıyor, erken yaşta iş aramaya başlıyor. Bağımsızlığı için kararlar almak istiyor. Ancak bağımsız olmak için attıkları adımlar yetişkinler dünyasında gerekli ilgiyi bulamayıp ciddiye alınmıyor, ya da reddedilip geri çevriliyor.
3. Ergenlik sorunlarını aşmak için neler yapılmalı?
Aileler bu dönemde cinsellikle ilgili konuları çocuklarıyla konuşmakta zorlanıyorlar. Çünkü anne-babalar birkaç kuşak öncesinden devraldıkları dayatmacı kalıpçı modeli taşıyorlar. Bu konuda konuşacak kültürleri sınırlı. Ama bir yandan da medya birçok değer yargısını sorguluyor, her şey hızla değişiyor. Aile buna ayak uyduramadığı içina genç ailesini de sorguluyor. Kuşaklar arası kriz yaşanıyor. Gençlerin bu dönemde yetişkinler dünyasının hakimiyetini reddettiğini unutmamamız gerekiyor. Bu yüzden ailelere sorunların aşılması için gençlerin dünyasına inen bir eşlik etme ve paylaşma öneriyorum. Anneler kızlarıyla, babalar da oğullarıyla sorunları paylaşabilir. Örneğin cinsellikle ilgili yaşanan sorunlarla ilgili kendisinin de ergenlik döneminden geçtiğini, benzer sorunları yaşadığını anlatabilir, kendisini nasıl hissettiğini, hangi sorunları yaşadığını sorabilir, dinleyebilirler. Ama öğretici, dayatmacı bir pozisyonla yaklaşmamaları gerekiyor.
Ergenlik döneminde okul, aile ve çocuk üçgeninin ilişkileri iyiyse sorunlar en aza iniyor. Bu dönemde okullarda da yaş gruplarına yönelik ortak grup faaliyetleri oluşturulmalı. Gençler sorunlarını paylaşmalı, içlerindeki sesi saklı tutarak kendilerini bloke ettiklerini unutmamalılar. Aileler gençlere sıkıntı duydukları konuları anlatacak bir iletişim biçimi oluşturmalı. Ben yetişmekte olan gençlerin onları algılayıp verdiği yerin ötesinde daha geniş açılı ve akıllı olduklarını görüyorum. Yaptığımız terapi çalışmalarında onların yetişkinler dünyasındaki kalıp ve düşünceleri çok ciddiye aldıklarını gözlüyorum. Bu yüzden bir çoğu toplumdan ve ailelerinden aldıkları yanlış yönlendirmeler ve mesajlar yüzünden güvensizliğe itilip ergenlik döneminin pozitif yönlerini yaşayamıyor, kendini önemsiz görüyor. “Benim geleceğim ne olacak?” sorusu gençlerin zihnini fazlasıyla tedirgin ediyor. Bu da onları korkulu, özgüveni olmayan bağımsız davranmayı öğrenemeyen, depresif bir pozisyona sürüklüyor.