Masal kent Atlantis Troya'da mı?
Eski uygarlıkların yüksek mühendislik bilgileri ile su bentleri, yapay limanlar, altın döşemeli saraylar inşa ettirdiklerinin ortaya çıkması, masal ülke Atlantis'in efsane değil gerçek olabileceği düşüncesine ağırlık kazandırdı.
Almanya Yerbilimleri ve Maden Enstitüsü BGR'nin jeofizikçiler, mineraloglar, madencilik uzmanlarından oluşan araştırmacıları çok değişik bir yeraltı zenginliğini ortaya çıkartmak için çalışıyorlar. "Paleolitik bir bölgenin rekonstruksiyonu" adını taşıyan projede Klaus Peter Sengpiel yönetimindeki bilim adamları Atlantis kıtasının sırrını çözmeye çalışacaklar ve hedefleri kesin olarak belli: Türkiye'nin kuzeybatısında, " Çanakkalenin batısında ".
Bu proje jeoarkeolog Eberhard Zangger 'in 1992 yılında ortaya attığı "Troya=Atlantis" fikrine dayanıyor. Bu denklem arkeoloji dünyasında büyük tartışmalara yol açmıştı, birçok uzman bunu bir saçmalık olarak değerlendirirken, bir kısmı da "dahice bir hipotez" olarak görmüştü. BGR şimdi Zangger'in bu savını teknolojinin yardımıyla araştırmaya çalışacak.
Enstitünün elinde, derin sondajlarda kullanılan manyetometre ve gama ışını detektörlerinin yanı sıra en modern ölçüm teknolojisiyle donatılmış özel bir helikopter bulunuyor. Keşiflerde helikoptere 50 metre uzunluğunda çelik bir halatla torpido şeklinde elektromanyetik bir indüksiyon aleti bağlanıyor.
Bu alet 150 metre derinliğe kadar tüm yer katmanlarını kesin olarak tespit edebiliyor. Bu yüksek teknoloji donanımı artık Atlantis araştırmasının hizmetinde ve Troya'nın bulunduğu Hisarlık Tepesi nin çevresindeki 180 kilometrekarelik bir alanı tarayacak.
Zangger'in tahminine göre metrelerce kalınlıktaki alüvyon tabakasının altında Atlantis'in efsanevi limanının bulunması gerekiyor. Ekip şu anda, bilgisayarlardan yakıt depolarına kadar gerekli malzemelerin hazırlanması ve dört tonluk helikopterle beraber gemiyle İzmir 'e gönderilmesi için gerekli işlemlerle uğraşıyor. Mart ayında ekip lideri Sengpiel, Zangger'le beraber ön çalışmalar için Türkiye'ye gelecek.
Aslında proje o kadar şaşırtıcı değil. Uzun bir süre insanlık tarihinin ilk efsanesi olarak görülen Atlantis'in tarihi gerçeklere dayanıp dayanmadığı bir süredir tarihçiler, arkeologlar ve felsefe profesörleri arasında ciddi bir şekilde tartışılıyor.
Atlantis ve Platon
Her şey, 2360 yıl önce Eski Yunanlı filozof Platon ' un (İ.Ö.427-347) bronz silahlarla savaş arabaları kullanan ve 11.500 yıl önce bir gün aniden sulara gömülüp yok olan bir süper güç hakkında verdiği bilgilerden kaynaklanıyor.
Platon'a göre bu adanın bereketli toprakları, zengin madenleri vardı, "Poseidon tapınağında" krallar boğa kurban ediyorlar, büyük şölenler düzenliyorlardı, inanılmaz bir zenginlik ve sefahat vardı. Güneş ışığında saray duvarları pırıl pırıl parlayan; baharat, seramik ve zengin maden cevherleriyle yüklü gemilerin üstü örtülü kanallarda yol aldığı bu eski çağların Venediği hakkında ikibin yıl boyunca çeşitli şeyler söylendi, yazıldı, birçok insan onu bulmak için yıllarca uğraştı.
Platon, metinlerinde defalarca anlattıklarının doğru olduğunu vurguluyor ve kaynak olarak Atina demokrasisinin kurucusu Solon 'u (İ.Ö.640-560) gösteriyordu. Solon bu hikâyeyi Mısır'a yaptığı bir gezide öğrenmişti.
Bilim uzun bir süre bu anlatıya inanmadı ve onu bir hayal ürünü, politik-felsefi bir mit olarak sınıflandırdı. Bazı uzmanlara göre Atlantis, Platon'un en dahiyane buluşuydu, çünkü onun sayesinde bir ölçüde Homeros 'u gölgede bırakmayı başardı.
Efsanenin hakkında sayısız tahminler ve iddialar ortaya atıldı. 1950'li yıllarda amatör tarihçi Otto Muck "İlk kıta"nın İ.Ö. 5 Haziran 8498'de saat 13'de bir meteor tarafından parçalandığını iddia etti. Bir yazar ise (Martin Freska) adanın bir "atom bombasıyla" yok edildiğini söyledi. Yazılan senaryolarda Atlantislilerin 100.000 yıl önce helikopterleri, telefonları, çamaşır makineleri, rasathaneleri olan yüksek teknolojiye sahip bir halk olduğu bile iddia edildi. Ada sulara gömüldükten sonra hayatta kalanların Brezilya 'ya gittikleri ve uygarlık kahramanları olarak insanlara okuma, yazma ve teknoloji getirdikleri söylendi (Rudolf Steiner 1861-1925). Maya piramitleri, Stonehenge, sfenksler - eski uygarlıklardan gelen büyük anıtların hemen hepsi için "Atlantislilerin mirası oldukları" savlandı (Atlantis araştırmacısı Ignatius Donnelli).
Zaman zaman bu tartışmalar politik boyutlara da ulaştı, Heinrich Himmler ' in kurduğu "Alman Ari ırk Derneğinin" başkanı Herman Wirth, Atlantis'in Grönland 'da olduğunu ve ari ırkın burada doğduğunu iddia etti. Hitler ise, Atlantis'in Andlarda olduğuna ve düşen göktaşlarıyla yok olduğuna inanan Avusturyalı Hanns Hörbige r 'in ateşli bir taraftarı olduğunu söylüyordu.
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki 50'den fazla yer tartışmalara konu oldu. Atlantis bazen Doğu Prusya, bazen Sargasso denizinde arandı, bazen deCornwall kıyılarında. Sürekli olarak yeni merkezler iddialarda yer aldı. Bu yıl ilkbahar aylarında Titicaca Gölü gündemdeydi. İngiliz John Blashford Snell, Tiwanaku kızılderililerinin geleneksel ulaşım aracı ejderha kafalı sazdan kayıklarla Titicaca gölünden 300 kilometre uzaklıktaki Poopo gölüne ulaştı; onun iddiasına göre Twanakular bir zamanlar Andlarda yaşayan Atlantislilerdi ve gemileriyle Mısır'a kadar gidip ticaret yapmışlar, tütün ve kokain satmışlardı. Ne yazık ki iddialarına destekleyen hiçbir kanıt henüz bulunamadı.
Platon'un Atlantis'ine inananlar arasında sadece hayalperestler değil Charles Darwin ve Alexander von Humboldt gibi büyük bilim adamları da var.
Şimdiye dek yapılan arkeolojik araştırmalarda Atlantis'le ilgili en ufak bir ipucu dahi bulunamadı. Ancak araştırmacılar henüz ümitlerini kaybetmediler ve Platon'u, bu büyük düşünürü "yalancılık" lekesinden kurtarmak için çalışmalara yeniden başladılar.
Birçok arkeolog Platon'un bütün hikayeyi uydurmuş olamayacağını, anlattıklarının belli bir gerçeklik payı taşıdığını ve tarihi kaynaklara dayanmış olabileceğini düşünüyor. Arkeologların bu düşüncesi arkeolojik kazı alanlarından gelen bilgilerle de destekleniyor. Son zamanlarda yapılan kazılarda 5000 yıl öncesine tarihlenen ve teknik olarak mükemmel eserler ortaya çıkartıldı.
Platon'un metinlerini olanaksız ve inanılmaz yapan, Atlantislileri üstün insanlar olarak tanımlaması ve adanın tasviriydi. Platon'a göre ada yapay su yollarıyla örülmüştü, gemi seferine uygun kanallar ve havuzlardan oluşan iç limanı detaylarıyla anlatılmıştı. Yapay limanın su ihtiyacını karşılamak için bütün nehirlerin yatakları değiştirilmişti. Uzun süre bu özellikler bilim adamlarınca o çağlarda ki insanların yapamayacağı şeyler olarak kabul edildi.
Eski uygarlıkların yüksek mühendislik bilgileri ile su bentleri, yapay limanlar, altın döşemeli saraylar inşa ettirdiklerinin ortaya çıkması, masal ülke Atlantis'in efsane değil gerçek olabileceği düşüncesine ağırlık kazandırdı.
Almanya Yerbilimleri ve Maden Enstitüsü BGR'nin jeofizikçiler, mineraloglar, madencilik uzmanlarından oluşan araştırmacıları çok değişik bir yeraltı zenginliğini ortaya çıkartmak için çalışıyorlar. "Paleolitik bir bölgenin rekonstruksiyonu" adını taşıyan projede Klaus Peter Sengpiel yönetimindeki bilim adamları Atlantis kıtasının sırrını çözmeye çalışacaklar ve hedefleri kesin olarak belli: Türkiye'nin kuzeybatısında, " Çanakkalenin batısında ".
Bu proje jeoarkeolog Eberhard Zangger 'in 1992 yılında ortaya attığı "Troya=Atlantis" fikrine dayanıyor. Bu denklem arkeoloji dünyasında büyük tartışmalara yol açmıştı, birçok uzman bunu bir saçmalık olarak değerlendirirken, bir kısmı da "dahice bir hipotez" olarak görmüştü. BGR şimdi Zangger'in bu savını teknolojinin yardımıyla araştırmaya çalışacak.
Enstitünün elinde, derin sondajlarda kullanılan manyetometre ve gama ışını detektörlerinin yanı sıra en modern ölçüm teknolojisiyle donatılmış özel bir helikopter bulunuyor. Keşiflerde helikoptere 50 metre uzunluğunda çelik bir halatla torpido şeklinde elektromanyetik bir indüksiyon aleti bağlanıyor.
Bu alet 150 metre derinliğe kadar tüm yer katmanlarını kesin olarak tespit edebiliyor. Bu yüksek teknoloji donanımı artık Atlantis araştırmasının hizmetinde ve Troya'nın bulunduğu Hisarlık Tepesi nin çevresindeki 180 kilometrekarelik bir alanı tarayacak.
Zangger'in tahminine göre metrelerce kalınlıktaki alüvyon tabakasının altında Atlantis'in efsanevi limanının bulunması gerekiyor. Ekip şu anda, bilgisayarlardan yakıt depolarına kadar gerekli malzemelerin hazırlanması ve dört tonluk helikopterle beraber gemiyle İzmir 'e gönderilmesi için gerekli işlemlerle uğraşıyor. Mart ayında ekip lideri Sengpiel, Zangger'le beraber ön çalışmalar için Türkiye'ye gelecek.
Aslında proje o kadar şaşırtıcı değil. Uzun bir süre insanlık tarihinin ilk efsanesi olarak görülen Atlantis'in tarihi gerçeklere dayanıp dayanmadığı bir süredir tarihçiler, arkeologlar ve felsefe profesörleri arasında ciddi bir şekilde tartışılıyor.
Atlantis ve Platon
Her şey, 2360 yıl önce Eski Yunanlı filozof Platon ' un (İ.Ö.427-347) bronz silahlarla savaş arabaları kullanan ve 11.500 yıl önce bir gün aniden sulara gömülüp yok olan bir süper güç hakkında verdiği bilgilerden kaynaklanıyor.
Platon'a göre bu adanın bereketli toprakları, zengin madenleri vardı, "Poseidon tapınağında" krallar boğa kurban ediyorlar, büyük şölenler düzenliyorlardı, inanılmaz bir zenginlik ve sefahat vardı. Güneş ışığında saray duvarları pırıl pırıl parlayan; baharat, seramik ve zengin maden cevherleriyle yüklü gemilerin üstü örtülü kanallarda yol aldığı bu eski çağların Venediği hakkında ikibin yıl boyunca çeşitli şeyler söylendi, yazıldı, birçok insan onu bulmak için yıllarca uğraştı.
Platon, metinlerinde defalarca anlattıklarının doğru olduğunu vurguluyor ve kaynak olarak Atina demokrasisinin kurucusu Solon 'u (İ.Ö.640-560) gösteriyordu. Solon bu hikâyeyi Mısır'a yaptığı bir gezide öğrenmişti.
Bilim uzun bir süre bu anlatıya inanmadı ve onu bir hayal ürünü, politik-felsefi bir mit olarak sınıflandırdı. Bazı uzmanlara göre Atlantis, Platon'un en dahiyane buluşuydu, çünkü onun sayesinde bir ölçüde Homeros 'u gölgede bırakmayı başardı.
Efsanenin hakkında sayısız tahminler ve iddialar ortaya atıldı. 1950'li yıllarda amatör tarihçi Otto Muck "İlk kıta"nın İ.Ö. 5 Haziran 8498'de saat 13'de bir meteor tarafından parçalandığını iddia etti. Bir yazar ise (Martin Freska) adanın bir "atom bombasıyla" yok edildiğini söyledi. Yazılan senaryolarda Atlantislilerin 100.000 yıl önce helikopterleri, telefonları, çamaşır makineleri, rasathaneleri olan yüksek teknolojiye sahip bir halk olduğu bile iddia edildi. Ada sulara gömüldükten sonra hayatta kalanların Brezilya 'ya gittikleri ve uygarlık kahramanları olarak insanlara okuma, yazma ve teknoloji getirdikleri söylendi (Rudolf Steiner 1861-1925). Maya piramitleri, Stonehenge, sfenksler - eski uygarlıklardan gelen büyük anıtların hemen hepsi için "Atlantislilerin mirası oldukları" savlandı (Atlantis araştırmacısı Ignatius Donnelli).
Zaman zaman bu tartışmalar politik boyutlara da ulaştı, Heinrich Himmler ' in kurduğu "Alman Ari ırk Derneğinin" başkanı Herman Wirth, Atlantis'in Grönland 'da olduğunu ve ari ırkın burada doğduğunu iddia etti. Hitler ise, Atlantis'in Andlarda olduğuna ve düşen göktaşlarıyla yok olduğuna inanan Avusturyalı Hanns Hörbige r 'in ateşli bir taraftarı olduğunu söylüyordu.
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki 50'den fazla yer tartışmalara konu oldu. Atlantis bazen Doğu Prusya, bazen Sargasso denizinde arandı, bazen deCornwall kıyılarında. Sürekli olarak yeni merkezler iddialarda yer aldı. Bu yıl ilkbahar aylarında Titicaca Gölü gündemdeydi. İngiliz John Blashford Snell, Tiwanaku kızılderililerinin geleneksel ulaşım aracı ejderha kafalı sazdan kayıklarla Titicaca gölünden 300 kilometre uzaklıktaki Poopo gölüne ulaştı; onun iddiasına göre Twanakular bir zamanlar Andlarda yaşayan Atlantislilerdi ve gemileriyle Mısır'a kadar gidip ticaret yapmışlar, tütün ve kokain satmışlardı. Ne yazık ki iddialarına destekleyen hiçbir kanıt henüz bulunamadı.
Platon'un Atlantis'ine inananlar arasında sadece hayalperestler değil Charles Darwin ve Alexander von Humboldt gibi büyük bilim adamları da var.
Şimdiye dek yapılan arkeolojik araştırmalarda Atlantis'le ilgili en ufak bir ipucu dahi bulunamadı. Ancak araştırmacılar henüz ümitlerini kaybetmediler ve Platon'u, bu büyük düşünürü "yalancılık" lekesinden kurtarmak için çalışmalara yeniden başladılar.
Birçok arkeolog Platon'un bütün hikayeyi uydurmuş olamayacağını, anlattıklarının belli bir gerçeklik payı taşıdığını ve tarihi kaynaklara dayanmış olabileceğini düşünüyor. Arkeologların bu düşüncesi arkeolojik kazı alanlarından gelen bilgilerle de destekleniyor. Son zamanlarda yapılan kazılarda 5000 yıl öncesine tarihlenen ve teknik olarak mükemmel eserler ortaya çıkartıldı.
Platon'un metinlerini olanaksız ve inanılmaz yapan, Atlantislileri üstün insanlar olarak tanımlaması ve adanın tasviriydi. Platon'a göre ada yapay su yollarıyla örülmüştü, gemi seferine uygun kanallar ve havuzlardan oluşan iç limanı detaylarıyla anlatılmıştı. Yapay limanın su ihtiyacını karşılamak için bütün nehirlerin yatakları değiştirilmişti. Uzun süre bu özellikler bilim adamlarınca o çağlarda ki insanların yapamayacağı şeyler olarak kabul edildi.