Çelebi unvanı, Oğuz lehçesinin hâkim olduğu ülkelerde bilim ve erdem sahibi kişilere verilirdi. Gerçekten de I. Mehmet davranışlarıyla ve yaptıklarıyla bu unvanı tam manasıyla taşımıştır. O bilginlere saygı gösteren, vatanı için cihattan cihada koşan bir kahramanın, Yıldırım Beyazıt’ın oğluydu ve o ona yakışan bir evlat olduğunu hayatı boyunca gösterdi.
Ankara Savaşı’ndan sonra, uzun yıllar dünyada hükmü geçecek olan aslan bir müddet sahipsiz kaldı, onu yönetecek olanlar da birbirleriyle mücadeleye girdi. Bunlar Yıldırım Beyazıt’ın oğullarıydı (İsa Çelebi, Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mehmet Çelebi). Hepsi de erdem sahibiydi ancak devleti yönetmek sadece birine nasip olacaktı. Kardeşlerin hepsi de devletin geleceğini düşünüyordu ve bunun için birbirlerini bile devlet uğruna feda ettiler. Ne büyük bir sevgi ki devleti kardeşlerine tercih ettiler. Fakat şimdiki kendini bilmezler bunu bir katliam gibi yorumluyor ve ceddinin kemiklerini sızlatıyor.
Taht mücadelesinin sonunda Mehmet Çelebi sahipsiz kalan aslanın sahibi oldu ve ülkede ilk olarak iç huzuru sağlamaya çalıştı.
Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri Osmanlı ve Germiyan topraklarına saldırmışlardı. Osmanlının otoritesini göstermesi için Karamanoğlu ve Aydınoğulları’nın cezalandırılması gerekiyordu. Bu yüzden Mehmet Çelebi ilk önce Aydınoğlu üzerine yürüdü. On gün muhasaradan sonra İzmir’i aldı ve çevresindeki surları yıktırdı. İzmir bundan sonra Türklerin bir iç şehri olacağı için surlara lüzum yoktu. Daha sonra Konya önlerine kadar geldi. Halasının oğlu Karamanoğlu II. Mehmet’le bir barış antlaşması yaptılar. Sonra Candaroğlu Beyliği toprakları üzerine yürüdü. Ancak Osmanlı arkasını döner dönmez, Karamanoğlu II. Mehmet Osmanlı topraklarına saldırdı. Çelebi Mehmet Karaman’a geldi ve sefer düzenledi, Karamanoğlu II. Mehmet’in ordusunu dağıttı, Onu ve oğlunu esir aldı. Daha sonra Çelebi Mehmet Karamanoğlu II. Mehmet’e ‘‘Ey Karamanoğlu seni ben neyleyeyim’’ dedi. II. Mehmet’te ‘‘Son karar Sultanımındır’’ diye karşılık verdi. Daha sonra Çelebi Mehmet’te ‘‘Karamanoğlu gel yemin eyle, Müslümanlara bir daha zarar etme’’ dedi. II. Mehmet yemin etti ve Çelebi Mehmet ona hediyeler vererek serbest bıraktı. Karamanoğlu II. Mehmet bey daha sonra subaylarına Osmanlı’ya karşı olan düşmanlığının kıyamete kadar olacağını söyledi. Daha sonra Karamanoğlu Beyliği bir antlaşma ile Osmanlı idaresine girdi.
Ne büyük bir erdem değil mi, kendine düşman olan hükümdarı affetmek.
Çelebi Mehmet yeniden kurduğu eserin istikbalinden başka bir şey düşünmüyordu ve bunun için öleceğini anladığı zaman oğlu Murat’ın Amasya’dan getirilmesini istiyordu. Kendisi ölmeden oğlu gelmeliydi, çünkü kendisi vefat ettiğinde kardeşi Mustafa Çelebi serbest bırakılırdı. Vezirlerine ‘‘ Tez ulu oğlum Murat’ı getirin. Ben bu döşekten kurtulamam, Murat gelmeden ben ölürsem, memleket birbirine tutuşur. Benim vefatımı duyurmayın demiştir.’’
Ne yazık ki oğlu ölümünden önce gelemedi. Ama ülkede bir karışıklık olmadı. Çünkü Mehmet Çelebi’nin ölümünü iki üç vezir ve iki hekimden başka kimse bilmiyordu ve duyurulmadı da. Vezirler ve hekimler padişahın odasına giriyor güya ona ilaç verip ondan emir alıyorlardı. Padişahın iç organlarını odanın zeminine gömdüler ve o mübarek insanın cesedini ilaçladılar. Bu şekilde onun öldüğünü kimseye duyurmamaya çalıştılar.
I. Mehmet vatanı için, ölümünden sonra bile tahta çıktı. Çünkü bazı askerler onun öldüğü şüphesi içindeydiler. Onların bu şüphesini sona erdirmek için karanlık ve loş bir odada Mehmet Çelebi tahta oturtuldu ve arkasından eli kolu oynatıldı. Böylece askerlere onun ölmediği gösterildi.
Yaklaşık 41 yıllık bir hayatın 41 günlük uzatılmasından sonra sona erdiği herkese duyuruldu. Yani vefatından 41 gün sonra oğlu Murat geldi, 41 gün sonra Bizans elçisi onun vefatını ancak duyabildi.
Mehmet Çelebi son derece sabırlı, azimli ve mücadele gücüne sahip bir hükümdardı. Merhametiyle, mertliğiyle, faziletiyle tarih yaprakları arasına oradan da kalbimize girmiş bir hükümdar oldu.
Ankara Savaşı’ndan sonra, uzun yıllar dünyada hükmü geçecek olan aslan bir müddet sahipsiz kaldı, onu yönetecek olanlar da birbirleriyle mücadeleye girdi. Bunlar Yıldırım Beyazıt’ın oğullarıydı (İsa Çelebi, Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mehmet Çelebi). Hepsi de erdem sahibiydi ancak devleti yönetmek sadece birine nasip olacaktı. Kardeşlerin hepsi de devletin geleceğini düşünüyordu ve bunun için birbirlerini bile devlet uğruna feda ettiler. Ne büyük bir sevgi ki devleti kardeşlerine tercih ettiler. Fakat şimdiki kendini bilmezler bunu bir katliam gibi yorumluyor ve ceddinin kemiklerini sızlatıyor.
Taht mücadelesinin sonunda Mehmet Çelebi sahipsiz kalan aslanın sahibi oldu ve ülkede ilk olarak iç huzuru sağlamaya çalıştı.
Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri Osmanlı ve Germiyan topraklarına saldırmışlardı. Osmanlının otoritesini göstermesi için Karamanoğlu ve Aydınoğulları’nın cezalandırılması gerekiyordu. Bu yüzden Mehmet Çelebi ilk önce Aydınoğlu üzerine yürüdü. On gün muhasaradan sonra İzmir’i aldı ve çevresindeki surları yıktırdı. İzmir bundan sonra Türklerin bir iç şehri olacağı için surlara lüzum yoktu. Daha sonra Konya önlerine kadar geldi. Halasının oğlu Karamanoğlu II. Mehmet’le bir barış antlaşması yaptılar. Sonra Candaroğlu Beyliği toprakları üzerine yürüdü. Ancak Osmanlı arkasını döner dönmez, Karamanoğlu II. Mehmet Osmanlı topraklarına saldırdı. Çelebi Mehmet Karaman’a geldi ve sefer düzenledi, Karamanoğlu II. Mehmet’in ordusunu dağıttı, Onu ve oğlunu esir aldı. Daha sonra Çelebi Mehmet Karamanoğlu II. Mehmet’e ‘‘Ey Karamanoğlu seni ben neyleyeyim’’ dedi. II. Mehmet’te ‘‘Son karar Sultanımındır’’ diye karşılık verdi. Daha sonra Çelebi Mehmet’te ‘‘Karamanoğlu gel yemin eyle, Müslümanlara bir daha zarar etme’’ dedi. II. Mehmet yemin etti ve Çelebi Mehmet ona hediyeler vererek serbest bıraktı. Karamanoğlu II. Mehmet bey daha sonra subaylarına Osmanlı’ya karşı olan düşmanlığının kıyamete kadar olacağını söyledi. Daha sonra Karamanoğlu Beyliği bir antlaşma ile Osmanlı idaresine girdi.
Ne büyük bir erdem değil mi, kendine düşman olan hükümdarı affetmek.
Çelebi Mehmet yeniden kurduğu eserin istikbalinden başka bir şey düşünmüyordu ve bunun için öleceğini anladığı zaman oğlu Murat’ın Amasya’dan getirilmesini istiyordu. Kendisi ölmeden oğlu gelmeliydi, çünkü kendisi vefat ettiğinde kardeşi Mustafa Çelebi serbest bırakılırdı. Vezirlerine ‘‘ Tez ulu oğlum Murat’ı getirin. Ben bu döşekten kurtulamam, Murat gelmeden ben ölürsem, memleket birbirine tutuşur. Benim vefatımı duyurmayın demiştir.’’
Ne yazık ki oğlu ölümünden önce gelemedi. Ama ülkede bir karışıklık olmadı. Çünkü Mehmet Çelebi’nin ölümünü iki üç vezir ve iki hekimden başka kimse bilmiyordu ve duyurulmadı da. Vezirler ve hekimler padişahın odasına giriyor güya ona ilaç verip ondan emir alıyorlardı. Padişahın iç organlarını odanın zeminine gömdüler ve o mübarek insanın cesedini ilaçladılar. Bu şekilde onun öldüğünü kimseye duyurmamaya çalıştılar.
I. Mehmet vatanı için, ölümünden sonra bile tahta çıktı. Çünkü bazı askerler onun öldüğü şüphesi içindeydiler. Onların bu şüphesini sona erdirmek için karanlık ve loş bir odada Mehmet Çelebi tahta oturtuldu ve arkasından eli kolu oynatıldı. Böylece askerlere onun ölmediği gösterildi.
Yaklaşık 41 yıllık bir hayatın 41 günlük uzatılmasından sonra sona erdiği herkese duyuruldu. Yani vefatından 41 gün sonra oğlu Murat geldi, 41 gün sonra Bizans elçisi onun vefatını ancak duyabildi.
Mehmet Çelebi son derece sabırlı, azimli ve mücadele gücüne sahip bir hükümdardı. Merhametiyle, mertliğiyle, faziletiyle tarih yaprakları arasına oradan da kalbimize girmiş bir hükümdar oldu.