Tuna Bulgar Devleti
Asparuh (679-702) tarafından İmparator Konstantinos IV’ün direnişi kırılarak Dobruca’nın güneyinde kurulan ve kısa zamanda askeri ve siyasi yönlerden gelişen devlet, Ogur Türkleri tarafından kurulan en uzun ömürlü siyasi teşekküldür. Devletin sağlam temellere oturduğu, Bizans ve Avar imparatorlukları gibi iki büyük güç arasında varlığını korumasından da anlaşılabilir. Dışardan gelen Bulgar Türkleri, bölgedeki Slav kütlelerini beceri ile kendilerine bağlamışlardır. Bulgarlar devlet fikrine yabancı olarak kabile düzeninde yaşayan Slavları teşkilatlandırarak, Bizans’a karşı tendilerini korumalarını sağlamışlardır.
Tuna Bulgarlarının en sıkı siyasi münasebetleri Bizans ileydi. Hazar prensesi ile evlenen imparator Justinianus II, Bulgar hanı Tervel’in (702-718) yardımı ile 705 yılında ikinci defa tahta çıkmıştır. 713 yılında imparator Philippikos’un düşüşü de Bulgarların Bizans topraklarında ilerleyişine bağlanmaktadır. Bulgar devletinin kısa zamanda kazandığı kuvvet, bu olaydan da anlaşılabilir. Arapların 717-718 yıllarında yaptıkları İstanbul kuşatması sırasında Bulgarlar Bizans’a yardım etmişlerdi. Bu işbirliği Bulgar devletine çeşitli iktisadi menfaatler sağlamıştır.
Ancak 8. yüzyıl içinde Bulgar hanlığının karışık durumundan yararlanan Bizans Bulgar topraklarına çeşitli seferler düzenlemiştir. 9. yüzyıl başında Bulgarların başına geçen “Krum Han” (803-814) Macaristan ve Transilvanya’yı hanlık sınırlarına kattı. Krum Han’ın “Kabiliyetli harp adamı ve aydın teşkilatçı” kişiliğinden korkan Bizans imparatoru Nikephoros I, ondan kurtulmak için harekete geçti (811). Şimdiki Şumnu’nun güneybatısına düşen hanlık başkenti Pereyaslav’ı tahrip etti. Fakat savaşın sonunda Nikephoros yenilmiş, ordusu dağılmış ve kendisi de savaş meydanında ölmüştü. 450 senedir ilk defa bir Bizans imparatoru düşman elinde can vermişti.
Arkasından, imparatorluğun doğu eyaletlerinden getirilen birliklerle güçlendirilmiş kalabalık ordusu başında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael II’i de mağlup eden Krum Han, Bizans’ı ortadan kaldırarak “Altın mızrağını Yaldızlı Kapu’ya (Yedikule’deki tören kapısı) asmağa” and içmişti. Sofya, Niş ve Belgrad şehir kalelerini işgal ederek Orta Avrupa-Orta Doğu arasındaki en büyük ticaret ve askeri sevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813’te Filibe üzerinden Edirne’ye ulaştı ve burayı kuşatma altında bırakarak ilerlemeye devam etti. 814 baharında İstanbul’u kuşattı. Fakat saldırıların en şiddetli zamanında 13 Nisan 814 günü ağzından burnundan kan gelerek aniden öldü.
Oğlu olan Omurtag Han (814-831) Bizans ile 30 senelik bir ticaret anlaşması imzaladı. Frank imparatorluğu ile de uzlaşmak istemesine rağmen başarılı olamayınca silaha davranan ve Tuna-Sava-Drava havzasını alarak, Roma devrinden beri terk edilmiş olan tuzlaları yeniden işletmeye açıp devletine büyük bir servet kazandıran Omurtag Han zamanı Tuna Bulgarlarının tarihlerindeki en parlak devir olmuştur. Kurulan şehirler, saraylar, geniş ölçüde inşaat ve imar, su yolları, abideler, gelişmiş şehirler ve Şumnu’nun doğusunda bulunan yüksek bir kaya üzerinde 40 m2’lik yeri kaplayan, kitabeli Krum Han’ın atlı kabartması o çağın hatıralarındandır.
Fakat, sonuçta Slavlara göre daha az sayıda nüfusa sahip olan Bulgar Türkleri zaman içinde, Bizans etkisindeki Slav kültürünün tesiri altına girmeye başladılar. Devlet içinde görevlendirilen Slavların sayısı artıyor, evlenmeler yolu ile karışmalar çoğalıyor, Slav dilinin tesiri gittikçe fazlalaşıyor ve Türkler hızla Slavlaşıyordu. Boris Han’ın (852-889) Ortodoksluğu resmen kabulu ile, Bulgarların Slavlaşma süreci de tamamlanıyordu.
Asparuh (679-702) tarafından İmparator Konstantinos IV’ün direnişi kırılarak Dobruca’nın güneyinde kurulan ve kısa zamanda askeri ve siyasi yönlerden gelişen devlet, Ogur Türkleri tarafından kurulan en uzun ömürlü siyasi teşekküldür. Devletin sağlam temellere oturduğu, Bizans ve Avar imparatorlukları gibi iki büyük güç arasında varlığını korumasından da anlaşılabilir. Dışardan gelen Bulgar Türkleri, bölgedeki Slav kütlelerini beceri ile kendilerine bağlamışlardır. Bulgarlar devlet fikrine yabancı olarak kabile düzeninde yaşayan Slavları teşkilatlandırarak, Bizans’a karşı tendilerini korumalarını sağlamışlardır.
Tuna Bulgarlarının en sıkı siyasi münasebetleri Bizans ileydi. Hazar prensesi ile evlenen imparator Justinianus II, Bulgar hanı Tervel’in (702-718) yardımı ile 705 yılında ikinci defa tahta çıkmıştır. 713 yılında imparator Philippikos’un düşüşü de Bulgarların Bizans topraklarında ilerleyişine bağlanmaktadır. Bulgar devletinin kısa zamanda kazandığı kuvvet, bu olaydan da anlaşılabilir. Arapların 717-718 yıllarında yaptıkları İstanbul kuşatması sırasında Bulgarlar Bizans’a yardım etmişlerdi. Bu işbirliği Bulgar devletine çeşitli iktisadi menfaatler sağlamıştır.
Ancak 8. yüzyıl içinde Bulgar hanlığının karışık durumundan yararlanan Bizans Bulgar topraklarına çeşitli seferler düzenlemiştir. 9. yüzyıl başında Bulgarların başına geçen “Krum Han” (803-814) Macaristan ve Transilvanya’yı hanlık sınırlarına kattı. Krum Han’ın “Kabiliyetli harp adamı ve aydın teşkilatçı” kişiliğinden korkan Bizans imparatoru Nikephoros I, ondan kurtulmak için harekete geçti (811). Şimdiki Şumnu’nun güneybatısına düşen hanlık başkenti Pereyaslav’ı tahrip etti. Fakat savaşın sonunda Nikephoros yenilmiş, ordusu dağılmış ve kendisi de savaş meydanında ölmüştü. 450 senedir ilk defa bir Bizans imparatoru düşman elinde can vermişti.
Arkasından, imparatorluğun doğu eyaletlerinden getirilen birliklerle güçlendirilmiş kalabalık ordusu başında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael II’i de mağlup eden Krum Han, Bizans’ı ortadan kaldırarak “Altın mızrağını Yaldızlı Kapu’ya (Yedikule’deki tören kapısı) asmağa” and içmişti. Sofya, Niş ve Belgrad şehir kalelerini işgal ederek Orta Avrupa-Orta Doğu arasındaki en büyük ticaret ve askeri sevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813’te Filibe üzerinden Edirne’ye ulaştı ve burayı kuşatma altında bırakarak ilerlemeye devam etti. 814 baharında İstanbul’u kuşattı. Fakat saldırıların en şiddetli zamanında 13 Nisan 814 günü ağzından burnundan kan gelerek aniden öldü.
Oğlu olan Omurtag Han (814-831) Bizans ile 30 senelik bir ticaret anlaşması imzaladı. Frank imparatorluğu ile de uzlaşmak istemesine rağmen başarılı olamayınca silaha davranan ve Tuna-Sava-Drava havzasını alarak, Roma devrinden beri terk edilmiş olan tuzlaları yeniden işletmeye açıp devletine büyük bir servet kazandıran Omurtag Han zamanı Tuna Bulgarlarının tarihlerindeki en parlak devir olmuştur. Kurulan şehirler, saraylar, geniş ölçüde inşaat ve imar, su yolları, abideler, gelişmiş şehirler ve Şumnu’nun doğusunda bulunan yüksek bir kaya üzerinde 40 m2’lik yeri kaplayan, kitabeli Krum Han’ın atlı kabartması o çağın hatıralarındandır.
Fakat, sonuçta Slavlara göre daha az sayıda nüfusa sahip olan Bulgar Türkleri zaman içinde, Bizans etkisindeki Slav kültürünün tesiri altına girmeye başladılar. Devlet içinde görevlendirilen Slavların sayısı artıyor, evlenmeler yolu ile karışmalar çoğalıyor, Slav dilinin tesiri gittikçe fazlalaşıyor ve Türkler hızla Slavlaşıyordu. Boris Han’ın (852-889) Ortodoksluğu resmen kabulu ile, Bulgarların Slavlaşma süreci de tamamlanıyordu.